Geçtiğimiz hafta iki öğretmen arkadaşımızın yakınları için iki ayrı Taziye Evine, ziyarette bulunduk. Namık Kemal Mahallesi taziye evinde bir arkadaşımız, ilahi okudu. Bir başka hacı amcamız Kur’an okudular. Allah kabul etsin.

Yol arkadaşlarımızdan olan İlahiyatçı Mücahid Aslan hocamız, bu esnada başını gözünü salladı, kafası bozulmuştu anladım. Çünkü hemen yanındaki arkadaş, Kur’an okunurken yüksek sesle telefon konuşması yapıyordu.

Çıkıştı, nedenini sordum. Dediki, birisi Kur’an-ı Kerimi yanlış okudu, haşa Allah’ı berber yaptı.Oysa taziye herkes Kur’an okumak zorunda değil. El Fatiha da diyebilir. Yani sevap kazanayım derken, günah kazanıyorlar. Sonra, Kur’an okunurken dinlemek gerekiyor, bu Allah’ın(cc) emridir, adam bilmeden günaha giriyor. Sonra şu ilahi okuyana ne desek?Diye sordu. Bende hocam, Asr-ı Saadette bu taziyeler nasıl yapılıyordu? Diye sordum.

Dedi k : “Taziye ziyaretlerinde, cenaze yakınlarına güç vermek, onları teselli etmek, onların acısını dindirmek ve onlara güzel söz söyleyip nasihat etmek gerekir. Taziye sünnet-i müekkededir. Taziyenin müddeti üç gündür. Uzaktan gelenler için bu müddeti uzatmak caizdir. Taziye de defin işlerinden sonra başlar…” dedi ve bu konuda bir yazı yazmamı istedi.

ARAŞTIRMALARDAN İLGİNÇ BİLGİLER EDİNDİM

 Diyor ki ilahiyatçılar; “Taziye İslâmî adaplara uygun yapılmalıdır. Örneğin taziyeye gidenler ölünün yakınlarına teselli, metanet ve güç vermelidirler. Ölüyü hayırla anmak, ona duada bulunmak, onun iyiliklerinden bahsetmek gibi. Peygamberimiz (s.a.v.): “Kim başına bir felaket gelen kimseye taziyede bulunursa, aynen onun gibi ecir alır” buyurmuştur.(Tirmizi)

Taziyeler İslâmî ölçüler dahilinde olmalıdır. Bu hususta sünnet aşılmamalıdır.” Hüküm bunlar.

Biraz daha araştırdım, taziyelerde sadece cenaze yakınlarının yemesi için yemek gönderilmesi gerektiğini öğrendim.

Peki bu Maraş’ta böyle mi oluyor? Hayır, birçok insan cenaze evlerini lokanta gibi görmeye başladı. Bu durum cenase sahibine eziyet etmeye dönüştü.Bunun içinde müftüğümüz bir açıklama yaparak, şu yemek olayını düzetmesi gerekiyor. Efendimizin döneminde ne ise öyle taziye de bulunalım diyorum, haksızsak söyleyin…

DİNİN ÖZÜNÜ BOZMAMAK GEREK

“Taziye günlerinde kederli ailenin ziyafet tertiplemesi gibi bid'at kabul edilen bazı törelerin yapılması sünnete aykırıdır. Çünkü Cerir b. Abdullah, biz cenaze ehlinin yemek hazırlayıp taziyeye gelenlere yedirmelerini niyahattan (ağıt yakmak) sayardık, demiştir.

Taziyede sünnet olan ölü yakınlarının gelenlerin taziyelerini kabul ettikten sonra mecliste oturmaları mekruhtur.

İmam Şâfiî el-Umm adlı eserinde şöyle der: “Ben matemden ikrah ediyorum. Matem ise taziye için toplanan cemaate denir. Bu tür gelenek velev ki ağlama ve ağıt olmazsa bile yine mekruhtur. Çünkü bu üzüntüyü yeniler ve kederli ailenin külfetini artırır. Bu ancak herhangi bir bid'at ve hurafeler içeren bazı davranış ve adaplarla karışmayacağı şartıyla caiz olabilir. Şâyet mecliste sözü edilen haram olan bazı bid'atlar sözkonusu olursa o zaman en büyük haram sayılır. Çünkü sahih hadiste geçtiği gibi “her bid'at delalettir.”

Ölü için Kur’an okunur hüküm şöyle: “Ehl-i sünnetin cumhuruna göre kişi nafile olan namaz, oruç, sadaka, kurban, nafile hac ve umre, malî ve bedenî ibadetler ve Kur'ân tilaveti gibi amellerin sevabını başkasına dua ile bağışlayabilir.

İmam Mâlik ve İmam Ebû Hanife'ye göre mezarlıkta Kur'ân okumak mekruhtur. İmam Ebû Hanife'ye göre mezarlıkta normal sesle dahi Kur'ân okunması mekruhtur.”(Kaynak : Safetullah Çiçek (Uzman Vaiz)

Konu uzun ama ben özellikle müftüğümüzden bu konuda daha geniş bir bilgi ile halkımıza doğru taziyeyi anlatmasını bekliyorum.

Peki kalın sağlıcakla.