İlk insan Âdem babamız diye inanırız. Adem’in (sav) oğulları Habil ile Kabil’dir. Biri iyiliği temsil eder, diğeri kötülükten yanadır. Çünkü kardeşini haksız yere öldürmüştür. Onların her ikisi de dünyadan göçtü ama onların yolunda gidenler yine değişmedi, ikiyi ayrıldı. Hak ve batıl mücadelesi diye isimlendirildik bu iki kutbun duruşlarını.

Onlar dünyadan göçüp gitti ama tarih boyunca temsilcileri onların yolundan yürümeye devam ettiler. Bugün doğuda ve batıda olup bitenleri dikkatle baktığımızda net olarak iyileri de kötüleri de net olarak görürsünüz.

İşte sözde batı medeniyetin temsilcileri ortada, bunlar mazlum milletleri sömürerek ayakta durmaya çalışıyorlar.

Düşünebiliyor musunuz? Azerbaycan kendi öz topraklarını tekrar savaşarak alıyor, dünya suskun, hatta Fransa gibi karşı duran milletler var. Hani nerede hak ve hukuk.

Osmanlıyı yıkmaların nedeni Ortadoğu petrolleri değil mi? Yüzyıllardır bizim kaynaklarımızı sömürüyorlar. Kurdukları para düzeni ile faiz yiyerek halkların kanını emiyorlar.

Batılılar, hak ve hukuku sadece kendisi için isteyen, çıkar ve menfaatlerinin peşinde güç ve güçlünün yanında mazlumun ve zayıfın karşısında duran, inkâr ve tuğyanın kara bayrağı altında bir araya gelen Kabil soyluların cephesidir.”

HAK HUKUK, KENDİLER İÇİN SİLAHTIR

Yazar Arif Altunbaş bu vurguya yaptığı yazısında batılılar için şu tanımlamaya yapar: “Bu medeniyet hiçbir zaman hak ve hukuku, adalet ve barışı, insanlığın evrensel değer ve ölçülerini referans alarak insanı ruh ve mana aleminde yüceltme ve yükseltmeye çalışmamış, hatta; onun önünde ve karşısında dikilmiştir. Çünkü; bu medeniyeti kuran milletlerin tarihleri işgal, istila, sömürü ve katliamlarla dolu insan kemikleri ve kelleleri üzerinde inşa edilmiş, harçları kan, kin ve işkence ile yoğrulmuş bir vahşet medeniyeti olarak, bugün; insanlığın huzurunda bir ibret abidesi olarak durmaktadır.

Allah’ın cc elçisi Hz. İsa’yı çarmıha geren, onun arkadaşlarını ve ona inananları öldürmek için domuz avı gibi asırlarca sürek avı yapan ateist Romalı aklı, fahişe Antik Yunan ahlakı üzerinde kurulan bu medeniyettir bu. Batı medeniyeti bu iki soysuz tohumdan türeyen, 1. ve 2. Dünya savaşlarında canavarca birbirlerini acımasızca yiyerek tarihe insanlığın utanç tablolarını hediye eden bir anlayışın eseridir.

Batılılar her zaman Müslüman milletleri yardan aşağı attılar, onları esir ve köle pazarlarında da öldüm fiyatlarına sattılar. Tarih; bunun binlerce örnekleriyle doludur. Bunun için; Tarih bilincinden uzaklaşan milletler, asla; zilletten kurtulamazlar…” (Kay.Yazar Arif Altunbaş Kabil Soyluların Cephesi!)

TARİH BİLİNCİ ÇOK ÖNEMLİ

 “Tarih, kâinatın vicdanıdır…”

Dünya hakkında hükmü, tarih verir. ...

Aydınlatıcı çalışmaların en iyisi, tarihtir. ...

Yenilenlerin tarihini, yenenler yapmıştır. ...

Tarih; cinayetlerin ve felâketlerin bir tutanağıdır. ...

Geçmişin yıkıntıları, bugünün uyarılarıdır…”

Olay işte bu biz tarihimizle yeniden barışmalıyız, yönümüzü ne doğuya ne batıya dönmemeliyiz. Biz öz kültürümüze, öz değerlerimizle barışmalıyız.

Bizim tarihimizde vicdan vardır, çalışmak, üretmek, barış içinde yaşamak vardır.

Yardımlaşma ve yetim başı okşama vardır.

Yaşlıya saygı vardır, israf haram sayılmıştır.

Bizim tarihimizde Habil ahlakı vardır, asla bu millet kimseyi sömürmemiştir.

Ama bir hata yapmıştır, kurtuluşu özünde değil, batılda aramıştır, yönünü batıya dönmüştür, bunu da aydınlarımız aracılığı yapmıştır. Tarih buna da şahittir. Osmanlının son dönemi ile başlayan bu süreç hala devam etmektedir…

Bu konuyu da inşallah yarın yazalım.

Kalın sağlıcakla.