Huzurlu bir aile yapısının ve toplumun temelinde sevgi ve saygı vardır. Sevginin temelinde sevmek, saygının temelinde ise iki tarafın birbirlerini olduğu gibi kabul etme anlayışı vardır. Toplumsal barışın sağlanmasında sevgi ve saygı vardır. Unutulmamalıdır ki sevgiye giden yol, saygıdan geçer.

Her şeyin başı sevgidir. Sevginin yeri kalp dir. Kalp göğsümüzün sol tarafındaki et parçası değildir. Buna yürek denir. yürek, hayvanlarda da bulunur. Kalp yürekte bulunan bir kuvvettir .görünmez kabloda bulunan elektrik cereyanı gibidir. Odadaki hava gibidir. Buna gönül diyoruz. Gönül, insanlarda bulunur hayvanlarda bulunmaz. Beden deki bütün uzuvlar kalbin ve beynin emrindedir. Uzuvlar itaatsizlik yapmazlar. Uzuvların duydukları bütün bilgiler kalpte toplanır. İnanmak, sevmek, saymak, vicdanlı olmak, korkmak insanın kalbindedir. Bu bakımdan insanın kalbi temiz olmalı dır.

Müslüman dinine, anasına ve babasına hocasına büyüklerine son derece saygılı olmalıdır. Müslüman Allahü teâladan korkmalıdır. Korkmak demek O’nu sevmek demektir. İnsan , nasıl çok sevdiği bir kimsenin üzülmesini istemez ve onu üzeceğim diye korkarsa ,Allah’a ibadette öyledir. O’na olan sevgimizi ispatlayacak bir şekilde yapılmalıdır. Söz ile çok seviyorum demekle , sevgi olmaz. Allah’ı çok sevmenin alameti, O’nun istediği gibi olmaktır. Onun emirlerini yerine getirmek yasaklarından kaçınmak gerekir. Onu razı etmek ve O’na ibadet etmek gerekir.

Yüce Allah’ın bize verdiği nimetler o adar çoktur Kito’na olan şükran borcumuzu ,ancak O’nu severek ve O’na ibadet ederek ödemeye çalışmak gerekir.

Sevgi ve saygı husussunda Hadis-i Şerifler de ; “ Allah’a yemin ederim ki, bir kimse kendisi için sevdiğini, din kardeşi içinde sevmedikçe imanı kâmil olmaz.”

“Küçükleri sevmeyen(acımayan), büyüklerini saymayan bizden değildir.” “İhtiyarlara saygı gösteren ve yardım eden, kendisi ihtiyarlayınca Allahü teâla ona da yardımcılar nasip eder.”

İnsanların kalbine, Allah sevgisini, Peygamber sevgisini, insan ve hayvan sevgisini yerleştirmek lazımdır. Sevgi tohumları atılmalıdır. Seven insan ; başkalarına karşı hoşgörülü olur. Affedici olur. Şefkat ve merhametli olur. Kalp Allah’ı sevmekle yorulmaz.

Eskilerde çocuklar Büyüklerini saymalarının sebebi ;Kendilerinden daha çok yaşamışlardır. Daha çok iyilik yapmışlardır. Sevapları daha çoktur diye sayarlarmış. Büyüklerde küçükleri, daha küçüktür, günah kirine bulaşmamıştır yada az günah işlemişler diye severlermiş.

Sevgi, kalbin sevilen varlığa yönelmesidir. İslam kardeşliğinin harcı, sevgi ve saygıdır. Hz. Muhammed (s.a.v),” Siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız. Size birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyelim mi ? Aranızda selamı yayınız.”[1] Buyurmuştur.

Çok Sevmenin sebebi

Eski zamanda bir hoca, talebelerinden birini, çalışkanlığından, zeka ve anlayışından dolayı diğerlerinden daha çok seviyor ve takdir ediyordu. Hocanın bu sevgi ve takdiri diğer öğrenciler tarafından biliniyor ve için için kıskanılıyordu.
"Hoca neden yalnız bu arkadaşa ilgi ve yakınlık gösteriyor, aramızdaki tek zeki ve çalışkan o mu?" şeklinde laflar ediyorlardı.
Hoca da onların bu tür düşüncelerinin farkındaydı. Hoca efendi bir gün derse gelirken yanında öğrencilerinin sayısınca kuş getirdi. Her öğrenciye bunlardan bir tane vererek;
"Haydi yavrularım, bu kuşları hiç kimsenin görmediği bir yerde kesin getirin, ama dikkat edin hiç kimse görmesin haa!" dedi.
Bunun üzerine talebeler sağa sola dağıldılar. Bir müddet sonra da kuşları kesip kanlarını akıta akıta dönmeye başladılar. Kimileri övünüyordu: "Ben falan yerde kestim, hiç kimse görmedi" gibi... Hoca da böyle övünenlere bir "aferin" çekiyordu.
Biraz sonra bütün öğrenciler kuşları kesmiş olarak döndüler. En sonra Hocanın sevdiği öğrenci geldi, üstelik kuşu da kesmemişti..Hoca sordu:
- "Oğlum, kuşu niçin kesmedin, bak arkadaşlarının hepsi kestiler, yoksa kimsenin göremeyeceği bir yer bulamadın mı?"
- "Evet hocam, insanların göremeyeceği yer ben de bulabilirdim, ama Allah'ın görmeyeceği yer bulamadım. O nedenle kuşu kesmeden döndüm. "
Bu cevap diğer öğrencilerin akıllarını başlarına getirdi. Yaptıkları dikkatsizliği anladılar. Hepsi biliyordu Allah'ın göremeyeceği yer olmadığını, ama önemli olan onu düşünebilmekti. Bundan sonra arkadaşlarının farkını anlayıp hocalarının ona ilgisine hak verdiler.