Koronavirüs'ün, Çin Hükümeti tarafından yeni bir tür "Koronavirus" (SARS CoV-2)  izole edildiği 7 Ocak 2020 günü sonrasında, vaka görülme sayısı, ciddi hastalık ve ölüm yönünden bütün popülasyonların eşit oranda etkilenmediği oranları görüldüğünü ve Türkiye Cumhuriyeti sağlık bakanlığının şu anda aşı uygulamasına başladığını hatırlatan Şahin, şöyle konuştu:

"Hastalık geçirenlerin karşılaşacağı sorunların neler olacağı da merak uyandırmaktadır. Hastalık sadece akciğerlere özgü değil akciğer dışında böbrekler, gastrointestinal sistem, karaciğer ve damar duvarlarında reseptörler SARS CoV-2 için giriş kapısı görevi görür. Hastalık akciğer Akciğer dışı Diğer organların tutmakta ve burada hasar bırakabilmektedir. Bu durumu doğrular şekilde artan sayıda yayınlarda COVID-19’un akciğer dışı tutulumlarını ve oluşturduğu kalıcı hasarları bildirmektedir." 

"AKCİĞERDE UZUN DÖNEM ETKİLERİ VAR"

Şahin, hastaların klinik ve radyolojik bulgularına bakılırsa uzun dönem etkilerinin daha çok interstisyel akciğer hastalığı ve akciğer damar hastalıkları olarak karşımıza çıkacağı düşünüldüğünü belirterek, "Akciğer tomografi anormalliği olan bu hastaların SARS ve MERS’de olduğu gibi ilerleyen zamanlarda akciğerlerinde fibrozite gelişip gelişmeyeceği bilim dünyasında halen tartışılıyor. Sıklığını tahmin etmede önceki koronavirüs salgınlarının deneyimlerinden yararlanmak faydalı olacaktır. Çalışmalar gösteriyor ki özellikle yoğunbakım ihtiyacı olup iyileşen Covid-19 hastalarında gelecekte pulmoner fibroz riski ile karşı karşıya kalınacaktır. Aynı zamanda tedavi sonrası aniden göğüs ağrısı ile durumu bozulan hastalarda da akciğer pıhtı atması akla gelmelidir. Kalp zarında sıvı toplanması solunum güçlüğüne yol açabilir. Benzer şekilde nefes darlığı ve ani çarpıntısı olan hastalar kalp kasının etkilenmesi ile karşılaşmış olabilirler." dedi.

"BEYİN FONKSİYONLARINDA AZALMA"

Hastalığı geçirenlerin beyin fonksiyonlarında azalma, dikkat dağınıklığı ve hafıza zayıflığı sıklıkla yayınlarda raporlandığını aktaran Şahin, "Alzheimer Hastalığı gibi nörolojik hastalıklar açısından yüksek bir risk olduğunu gösteren güçlü kanıtlar vardır. Son zamanlardaki yayınlarda uzamış kas güçsüzlüğü ve diğer sinirsel kas hastalıklarının eşlik ettiği hastalardan oluşan Post Covid-19 Neurological Syndrome (PCNS) şeklinde yeni bir sendromun olduğu yönünde kanıtlar sunulmaktadır." ifadelerini kullandı.

Şahin, son 9 ayda Covid-19 hakkındaki bilgilerimizin artması sonucunda, önemli bir grup hastanın nörolojik semptom ve bulgularla birlikte seyrettiği ortaya çıktığını söyledi.

Bu nörolojik semptomların büyük kısmı beklenildiği gibi enfeksiyonun erken döneminde tanımlandı diyen Şahin sözlerine şöyle devam etti:

"STRES OLARAK DA KARŞIMIZA ÇIKIYOR"

"Uzun etkilerini önümüzdeki ayda daha iyi tartışacağız. Psikiyatrik olarak bakınca kaşımıza COVID 19 pandemisiyle birlikte “COVID stres sendromu” adıyla yeni bir psikiyatrik tanı karşımıza çıkmıştır. Bu tablo bulaşma korkusu, sosyoekonomik durumla ilgili tasalar, yabancıların virüs yayacağıyla ilişkili korkular, travmatik stres belirtileri (kabuslar, covid 19 ilişkili imajinasyonlar), kompulsif kontrol etme ve güvence arayışı davranışları ile tanımlanır. COVID19 tedavisi alarak tamamen iyileşmiş hastalarda travma sonrası stres bozukluğu sıklığı % 6.5-31 oranında görülmektedir."

"COVID iç organları da sıklıkla etkilemektedir. Bunu destekleyen bulgulardan birisi de covid 19 hastalarında yeni başlangıçlı diyabetinde daha fazla görülmesidir. Dolayısıyla daha önce covid geçirmiş hastalarda ileri dönemde diyabet riskinin arttığını gözlemleyebiliriz. Covidle ilgili son dönemde sık bildirilen durumlardan birisi de subakut tiroidit vakalarıdır.  COVID-19 un ilk belirtilerinden olan koku alma duyusunun kaybı aylarca geri dönmediği veya göz sinirlerinin etkilenmesi ile görme kaybın yol açabileceği diğer atkiler arasında sayılmıştır. Erkekler yüksek ateşe bağlı veya kan testis bariyerinin kaybına sprem sayısını düşürüp kalitesini bozabilir."

" BASİT BİR ÜST SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONU DEĞİL"

"Pandemi dünyanın gündemini meşgul etmekte, şok etkisi ile ülkelerin sağlık, ekonomi ve eğitim altyapılarını da derinden etkilemiştir. COVID-19 basit bir üst solunum yolu enfeksiyonu değildir. Çalışmamızda belirtildiği üzere başta solunum ve dolaşım sistemi olmak üzere pek çok organ ve sistemi etkileyen, bu organ ve sistemlerde kalıcı sekeller bırakabilen multisistemik bir hastalıktır. Covid-19 tedavisi sonrasında hastaneden taburcu edilen bireylerde nefes alma sorunları, halsizlik, konuşma, yutma ve beslenme bozuklukları, post travmatik stres bozukluğu, hafıza problemleri gibi rehabilitasyon ihtiyacı doğuran sorunlar görülmektedir. Bu sorunların bireyler ve sağlık sistemi üzerinde ciddi bir yük oluşturacağı açıktır. Bu yük özellikle dar gelirli, yaşlı, engelli, ve sağlık sistemine erişimi kısıtlı olan dezavantajlı bireyler tarafından daha fazla hissedilecektir."

"Bu sebeple COVID-19 hastaları için rehabilitasyon, erken dönemde başlamalı ve taburculuk sonrası uzun dönem rehabilitasyon programları ile devam ettirilmelidir32. Hastalığı geçiren bireylerde gelişen akciğer sorunlarının sonucu olarak kapsamlı bir pulmoner rehabilitasyon yaklaşımı gerekeceği açıktır. İnspiratuar kas güçlendirme, egzersiz eğitimi, drenaj yöntemleri ve solunum egzersizlerini içeren akciğer rehabilitasyon programları uygun hastalarda fayda sağlayacaktır. Akciğer rehabilitasyon programları,  ileri yaş, obezite, çoklu hastalıklar ve komplikasyonlar göz önünde bulundurularak kişiselleştirilmelidir. Hastalar, çeşitli teknolojik imkanların kullanılması ile akciğer rehabilitasyonu süreci boyunca takip edilmelidir. Onümüzdeki dönemde, rehabilitasyon hekimleri COVID-19 sekelleri ile ilişkili çeşitli sorunlarla karşılaşacaktır ve bu süreçte hızla rehabilitasyon stratejiler geliştirmeleri gerekecektir. Doğru hazırlık ve dikkatli planlama, COVID-19 kaynaklı sekelleri sınırlamaya yardımcı olabilir."

HABER-FOTO: ÖMER FARUK SALMAN

Editör: Haber Merkezi