Bugün reddiyelere başladık. Yani Renan’ın ‘İslam bilime kapalıdır ya da gelişmeye engeldir!” görüşünün yanlış olduğunu söyleyenlerin düşüncelerini aktaracağız. Şimdi başlayalım: “Renan’ın büyük oranda tarihsel İslam’ın tezahürleri ve bu tezahürler sırasında vücut bulan zaafları üzerinden bir din olarak İslam’ı mahkûm etme çalışması, reddiye yazarlarını da ya onun sunduğu bu tarihsel durumlarla ilgili örnekleri ve değerlendirmeleri merkeze alıp onun önyargılarını ve çarpıtmalarını deşifre etmeye çalışmışlar ve itirazlarını ortaya koymaya çalışmışlardır. Renan’ın yükselişi haricî unsurlara, düşüşü dâhilî unsurlara bağlaması karşısında reddiye yazarları da yükselişi dâhilî unsurlara, düşüşü de haricî unsurlara bağlayacak argümanlar geliştirmişler. İlk reddiye Namık Kemal’den geliyor ama biz şimdilik çağımız aydınlarına dönelim. R.Garaudy, bilmem ismini duydunuz mu? Ben de ilk defa Ayraç Dergisinin Haziran 2017 tarihli sayısında tanıdım kendisini. Bu mübarek insan, birçok siyasi akımın içinde bulunmuş, dinleri araştırmış, izimleri taramış, hatta koyu bir kominiz olmuş, orada da aradığını bulamayınca Rabbim İslam ile tanıştırmış kendisini. Yani hidayet nasip olmuş.

O batılıların gerçek yüzünü ortaya koyduğu eserlerin birinde şöyle der: “Marksist-Komünist bile olmuştum. Ama yaşadığımız zamanda gördüklerimi artık seyretmekten usandım. Hepsi maddeciydi, artık susmam mümkün değildir. Susmadım, insan, adalet, hak dedim. Ama beni aforoz ettiler.

KÜRESEL TERÖRÜ EGEMEN KILARAK SÖMÜRÜYORLAR

Yaşadığım çevrede hiç ayırmadan, batıyı, kapitalizmi, emperyalizmi sürekli, düzenli, disiplinli ve şaşmaz bir biçimde karşıma alıyordum.

Emperyalist sistemin çöküşleri yakındı olduğunu idda eden Garaudy, onlar için bir haysiyet yoksunu, uyduruk milliyetçi batılılar arkeist kurguların anası hükmündeki piyasa tek tanrıcılığıyla beslenen ve nihayetinde insanlığı totaliter bir liberal arenaya terk ederek zevk etmeye ayarlı bir şeytan işinden başka bir şey değildir yaşadıkları diyerek gerçek yüzlerini ortaya koyar.

Ona göre yine aynı emperyal güçler kendi kıyametini, kendi cehennemini bütün insanlığa da yaşatmak pahasına her daim yayılması planlayarak, küresel terörü egemen kılmak için insanlığın geleceğini kanlı ellerine almaktadırlar…” öngörüsünde bulunur. Ancak, bana göre batının ilme verdiği önemi de göz ardı etmeliyiz, bu da ayrı bir başlık olarak ele alınmalı. Neyse.

Bu günkü yazımı topluyorum. Ortada iki bakış açısı var. Birincisi ki batılı felsefeciler tarafından ortaya atılıyor, İslam gelişmeye engel bir din diyorlar(haşa). Neden haşa diyorum. İslam dininde ilim öğrenmek farzdır, tıpkı namaz ve oruç gibi. Peygamberimiz: “İlim müminin yitiğidir!” buyurmuşlardır. Böyle bir din asla ve asla gelişmeye engel değildir. Gelişmemizi engelleyenler vardır, bu engelciler dışarının baskısı ile bunu yaparken, bizlerin de bu işte payı vardır. Kur’an ile aramıza perde koyarak, ilimden uzak kalmışızdır.

Oysa azıcık tefekkür etsek, batının gücü üstün tutarak bizleri kontrol edip, elimizdeki kaynakları sömürdüklerini görürüz. Şu Para Bok Gibi kitabını bir okusaydık, dünya gerçeklerini görürdük.

Sonra üniversitelerimize çok iş düşüyor. Sistemi değiştirip, bilimsel araştırmaların önündeki engeller kaldırmalıdırlar.

Yani emperyalistlerin üzerimizde oyun kurdukları doğru, özellikle bunu küresel para baronlarını kullanarak yapıyorlar. Aslında batılı dediğimiz insanları da aynı güçler kullanıyor.

Ama bizim de eksiğimiz, noksanımız yok mu? Var ve bu noksanlığı gidermek öyle kolay değil. Öyle ben değiştireceğim, direneceğim demekle olmuyor.

Evet iman hem nurdur hem kuvvettir. Hakiki imana sahip olan kâinata meydan okur diyen Bediüzzüman, aynı zamanda ümmetin en büyük sıkıntısının cehalet olduğunu vurgular. Cehaleti yensek, şu okumayı, araştırmaya bir başlasak, bizim önümüzde kimse duramaz, işte mesele tam da burada kilitleniyor. Cehaleti yenmek için mutlak milli eğitim politikalarımızı gözden geçirmemiz gerekiyor.

Yani batı ile bizim değerlerimiz çakışıyor. Evet, onların ilgi gelişmelerine açık olacağız. Ancak değerlerine kapatacağız kendimizi…

Devam edeceğim inşallah!

Kalın sağlıcakla. (Not: katkılarınızı beklerim)