Paylaşmanın verdiği mutluluğun yeri başkadır.

Evi, hayatı, tecrübeleri veya sevgiyi paylaşmanın sıcaklığıyla ısınır içimiz.

Yemeğin paylaşıldığı sofralar ise bambaşkadır. 

Günlük telaşların geride kaldığı, çatık kaşların yerini gülümsemeye bıraktığı o sofralarda coşku vardır, huzur vardır, mutluluk vardır.

İnsanların heyecanla Ramazan’ı beklemesi biraz da bundandır.

En bereketli ay olmasının yanı sıra, insanların birbirine en çok kenetlendiği zamandır 11 ayın sultanı.

Rabbimizin izni ile yine bir Ramazan ayına ulaştık.

İslam dininin temel şartlarından bir olan oruç, insanın yeme içme ile ilişkisini kesmesi olarak görülmemeli.

Oruç, sadece bedenin yemeden içmeden kesilmesi değil, maddi ve manevi olarak da kişilerin kendilerini, bu ayın getirdiği sorumluluklarını yerine getirip arındırması olarak değerlendirilmelidir.

Ramazan ayında gelenekselleşen iftar yemeklerine karşı olduğumu, bugüne kadar çalıştığım gazetelerde yazdığım köşe yazılarında defalarca gündeme getirip, bu iftar yemeklerine harcanacak paraların, ilimizde bulunan ve gerçekten ihtiyacı olmasına karşılık kimseyle bunu paylaşmayan ailelere verilmesinin daha mutluluk vereceğini belirtmiştim.

Ama her Ramazan'da bu gelenek devam ettirildi, Pandemi olmasa devam edecekti de…

Her yıl yeniden evlerimize misafir olan ramazan ayı ömür sermayesinin tükenmekte olduğunu bizlere hatırlatır.

Oruç, insanda şükretme bilincini geliştirir.

Oruç ve Ramazan; yardımlaşma duygularımızı geliştirir, merhamet duygularımızı artırır ve paylaşma ruhu büyük bir dayanışmaya dönüşür.

İnsanlar zekatlarını en çok ramazan ayında vermek isterler.

Sadakalar bu ayda artar, fitreler verilir.

Sağlık sorunları nedeniyle oruç tutamayanlar da fidye adı altında bu ayda ihtiyaç sahiplerinin yardımına koşarlar.

Bütün bu yardımlar bir dayanışmaya, berekete ve sevince sebep olur.

İftar yemeklerinin yerine ihtiyacı olanları sevindirecek bir yardımlaşma içinde olmamız inanın ki bu ayda yapılan ibadetlerde alacağımız manevi haz ve zenginliğimizi artıran en büyük mutluluğumuz olacaktır.

Lakin Yardımlaşmada yanlış yapılan bir durum var.

Gıda Paketleri genel ihtiyaç içermektedir.

Lakin kişinin evinde olanda var olmayanda, Mesela İhtiyaç sahibinin evinde makarna var, Gelen Pakette de Makarna dolu…

Her gün makarna yemeye mecbur bırakılıyor, insanlar…

Bence bu yanlış, İhtiyaç sahibi ihtiyacı olan şeyi almalı…

Hediye çeki, kartları uygulamaya konulmalı, Para verin demiyorum…

Hediye çeki uygulaması bence en doğru karardır düşüncesindeyim.

Baklagillere ihtiyacı olan Baklağil almalı, Kahvaltılık ihtiyacı olan Kahvaltılık almalı, Meyve sebze ihtiyacı olan ihtiyacını karşılamalıdır.

Gıda Paketleri ile zorunluluğa tabi kalmamalıdır.

Tabi Hayır her şekli ile hayırdır, Ramazan Paylaşmaktır, Paylaşırken de paylaşılan hediyeyi sosyal medyalarda reklam aracı etmekte doğru değildir.

Hani bir öze söz vardır bir elin verdiğini diğer el görmeyecek diye…

Lütfen paylaşırken bu huşulara dikkat edelim, karşımızdakinin insan olduğunu unutmayalım.

Huzuru, sohbetleri, güler yüzü paylaşırız Ramazan ayında.

Sevgi ve anlayışın da dorukta yaşandığı zamanlardır bu değerli günler.

Sofrada ne olduğunun bile önemi yoktur.

 İster bir çorba olsun, isterse krallara layık yemeklerle donatılsın…

Yine aynı mutluluk yaşanır o güzel anlarda.

Ramazan’ın feyzi üzerinizde bereketi sizlerle olsun.

Ramazan Paylaşmaktır, unutmayalım.

Kalın Sağlıcakla…