Son yıllarda askeri güç dengesinin Bakü lehine değiştiğini belirten Aldudak, Azerbaycan ekonomisinin petrol ve doğal gaz ihracı üzerinden gelişmesinin, savunma harcamalarında da ciddi bir artışı beraberinde getirdiğini söyledi. Aldudak, "Özellikle Türkiye ile daha da güçlenen askerî iş birliği, Azerbaycan’a önemli kazanımlar sağladı. Bu noktada Ankara’nın savunma sanayiinde büyük bir atılım gerçekleştirmesi ve stratejik silah üretimi, söz konusu kazanımları daha da ileri bir seviyeye taşıdı. Nitekim Dağlık Karabağ’daki çatışmalarda Türk yapımı İHA’ların kullanımı, Azerbaycan adına sahada önemli avantajlar sağladı. Azerbaycan’ın güvenlik stratejisindeki bu değişimin ilk somut emaresi, 2016’da yaşanan çatışmalarda kendini gösterdi. Bakü, taktiksel anlamda bir başarı elde etti ve sınırlı da olsa işgal edilmiş topraklarının bir kısmını geri almayı başardı. Bu, aynı zamanda işgal edilmiş toprakların diplomasiden ziyade savaşla alınma ihtimaline yönelik beklentileri de artırdı" dedi.

  "Ermeni saldırısı, rahatsızlığın bir göstergesidir"
  2016’dan itibaren Bakü ve Ankara arasında daha da derinleşen savunma entegrasyonunun yanına, enerji iş birliğinin de dahil edildiğini aktaran Aldudak, "Özellikle bu tarihten itibaren Türkiye’nin enerji piyasasında Rusya’nın sağladığı gaz oranı sürekli düşerken, Azerbaycan’ın piyasa payı aynı şekilde artmış ve 2020 yılı itibarıyla Azerbaycan Rusya’yı geçerek Türkiye’nin en büyük doğal gaz tedarikçisi konumuna gelmiştir. Ankara ve Bakü arasındaki enerji ve güvenlik konusundaki bu yakınlaşma, Ermenistan’ı olduğu kadar Moskova ve Tahran’ı da rahatsız etmektedir. Nitekim Türkiye ve Azerbaycan arasındaki enerji ve ulaştırma projelerinin kilit güzergahlarından biri olan Tovuz’a yapılan Ermeni saldırısı, bu rahatsızlığın bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Öte yandan, ciddi bir ekonomik kriz içerisinde olan Ermenistan ise üretimin çok kısıtlı olduğu ve ancak yardımlarla ayakta durabilen bir ülke konumunda. Dolayısıyla Dağlık Karabağ’da yıllardır yürüttüğü işgal politikasını kendi ekonomik imkanlarıyla sürdürmesi çok da mümkün değil. Nitekim Erivan için hem Rusya hem de Ermeni diasporası, bu konudaki temel destekçiler olarak öne çıkmakta" diye konuştu.

 

Editör: Haber Merkezi