Osmanlı’dan bu yana veya daha önceleri hep savaşarak gelmişiz bu günlere. Son olarak 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı ile Kıbrıs topraklarını kurtarmış bir ülkeyiz... Bu arada kendi topraklarımızı korumak, için komşu ülkeler ile yaptığımız kısa aralıklarla, silahlı mücadelemiz var. Bunların bir kısmı hala devam ediyor.

Açıkçası: Savaşan bir milletiz.

Bu kez silahsız olarak virüsle savaşmak zorundayız. “Maske, mesafe ve hijyen”. Bu yetmeyince vaka ve ölüm sayıları arttı. Bu kez de kesin tedbirler almak zorunda kaldık.

Elbette hasta sayımız artacak ve buna paralel olarak ölüm saylıları da artacaktır. Ancak bu yalnız bizim ülkemize öz bir vakalar değil, tüm dünya ülkelerinin de bizden pek farkları yok.

Ancak Türk insanının özelliklerinden biriside: Devletine, milletine, namusuna ve toprağına canı pahasına sahip çıkar... Bu saydıklarım ülke insanının kırmızı çizgisidir… Korona virüsle mücadelede, konulan tedbirlere büyük çoğunlukla uyar…

Avrupa ülkelerinde alınan tedbirlere uymak istemeyen insanların yaptıkları protestoları ekranlarda görüyoruz. Bizde böyle bir şey olmaz olamazda!

Nasıl ki, kurtuluş savaşında bu ülke yoktan var olmuş ise, şimdide silahsız savaşla da mücadele edecektir.

1918 ile 1920 arasında İspanya gribi salgını olmuş iki yıl içinde, Birinci dünya savaşından daha çok can almış... Bu gripten dünyada 500 milyon kişi hastalığa yakalanmış 50 milyon kişinin ölümüne neden olmuş!

Yalnız Hindistan’da tahminen 18 milyon kişi bu grip salgınından yaşamını yitirmiş!

Sonuç olarak bir asır önce yaşanan grip vakası, 21 yy. yaşanması mümkün değil. Çünkü her şey değişti. Bilim insanları sonuçta aşıyı buldular ve bunun üstesinden gelmeleri çok uzun sürmeyecek. Bir asır önce olduğu gibi 50 milyon kişi ölmeyecektir.

 Son söz: Bütün çiçekler koparılsa bile bahar gelecektir.