Arkadaşım selam verdi. Klasik cevap: “Şükür iyiyiz!” şeklinde oldu; sonrasını bilirsiniz,  çocuk ve iş hayatından sorulur, bir tebessüm ve ayrılırsınız…

Bu defa öyle olmadı, arkadaş maddi durumumu da sordu. Çok şükür iyiyim ve zenginim dedim. Para istemez mi?

Dostum evet zengin olduğumu söyledim ama benim ki vücud zenginliği, biz devlet memuruyuz öyle büyük paralar bizde olmaz dedim. Keşke yardım edebilseydim ancak o kadar param hiç olmadığı için hayır demek zorunda kaldım.

Eve geldim, servetimi hesaplayayım istedim. Hani sağlığımız yerinde çok şükür zenginiz dedik ya, gerçekten de öyleymişiz. Oldukça zenginmişim. İnsan  vücudunun değeri 45 milyon dolarmış. En pahalı organımız ise kemik iliği olup, değeri 23 milyon dolar diyorlar. Bir kornealarımız(numunelik o da) nakil işlemi olacağı zaman yaklaşık 67 bin TL, akciğerin değeri 927 bin TL olduğunu okuyunca şaştım kaldım!

O arada dişim ağrımaya başladı. Sevincim kursağımda kaldı. Doktorum, implant yapmam lazım dedi, fiyat sordum. Tanesi 100h ile 2 bin lira arasında değişiyormuş. Sadece alt dişleri hesaplattım. En az 12 bin TL yapıyor.

Bir örnek daha yazayım, geçen hafta ATV’de bir iki ayağı da protez olan bir kardeşimiz, yeni bir protez taktıracağını bunun 100 bin TL olduğunu belirtti ve bu protez ayakların da, gerçek ayakların ancak % 30 görevini yapabildiğini söyledi…

BU ÖRNEKLERİ NEDEN VERDİĞİMİ ANLADINIZ

Dünyanın en zengin iş adamı sıralaması geçtiğim aylarda açıklanmıştı. 1. Jeff Bezos (ABD) 103 milyar doları varmış. 2. Bill Gates (ABD) 3. Bernard Arnault (Fransa). Peki biz kaçıncı sıradayız bu zenginlere göre? Kendi adıma söyleyeyim, şükür ve kanaat sahibi olduğum için en zengini benim diyorum…

Gazeteci Bekir Doğan’ı bilirsiniz. Geçen hafta bir iş adamı ile bağda kahve yudumlamışlar. Adam oldukça paralı. Ancak, mutlu olmadığını ifade etmiş. Çünkü sağlık ve ailevi sorunları var bu kardeşimizin. Allah şifasını versin.

Biraz geriye dönelim. 75 yıl süren Harvard Üniversitesi araştırması sonunda 3 hayat dersi çıkartılmış. Zenginlik ve ün mutluluk getirir mi? İyi bir hayat yaşamak için vaktinizi ve enerjinizi gerçekten neye harcamalısınız? Gibi insanlara sorular yöneltilmiş.

Araştırmacılar her iki yılda bir katılımcılara hayatları hakkında anketler yapmış, iş tatminleri, evlilikleri, sosyal hayatları hakkında sorular sormuşlar. Her beş yılda bir de kan testi, röntgen, idrar testi ve eko kardiyogram gibi sağlık taramalarından geçirmişler. Araştırmadan çıkan en can alıcı sonuç, sağlıklı ve mutlu bir hayat için belirleyici faktörün sağlıklı ilişkiler olduğu. Araştırmanın başındaki psikiyatr Robert Waldinger Kasım 2015’de yaptığı TED konuşmasında 75 yılın sonunda araştırmadan iyi bir hayat yaşamakla ilgili çıkan 3 dersi açıklıyor: Her iki grupta da eşleri, aileleri, arkadaşları ve içinde yaşadıkları cemiyet ile yakın ilişkiler ve güçlü bağlar kurabilenlerin daha mutlu oldukları ve daha uzun yaşadıkları tespit edildi.

Yalnızlığın ise tam tersine öldürdüğü fark edildi! İstemedikleri halde yalnız kalanların daha az mutlu oldukları, fiziksel ve ruhsal sağlıklarının daha kötü durumda olduğu görüldü. Yalnızlığın hastalık ve ölüm riskini arttırdığını gösteren daha pek çok araştırma mevcut.

Araştırmacılar 50 yaşına gelenler arasında kimlerin en uzun yaşayacağını tahminlemek için yaptıkları çalışmada, yaşam süresini belirleyen en önemli faktörün kolesterol seviyeleri değil, ilişkilerinde ne kadar tatmin duydukları olduğunu tespit etmiş! 80 yaşında en sağlıklı kişilerin, 50 yaşında en tatminkar ilişkilere sahip olanlar olduğu görülmüş.

Sadece birileriyle ilişkide olmak veya kaç tane arkadaşınız olduğu iyi bir hayat için yeterli değil. Daha önemlisi nasıl ilişkiler yaşadığınız. Araştırma, bekar kalanların, sürekli kavga eden evli çiftlere göre daha mutlu olduğunu tespit etmiş. Sıcak ve samimi bir sosyal ortam sağlığı korumak için çok önemli…”

Sonuç mu? Yorum size bağlı ancak önemli olan yaşamaksa, bunu mutlu bir şekilde sürdürmek gerekiyor. Bunun içinde sağlık birinci sırada yer alıyor…

Kalın sağlıcakla.