Kar yağdı, çok şükür ve her nimet bir şükür gerektirir. Birkaç gün önce bu mealde ele aldığım yazımı takip eden bir okurumuz o yazıma istinaden teşekkür ettikten sonra, Bediüzzaman’ın Şükür Risalesinden de fikir olarak yararlanmam gerektiğini hatırlatmış, çok da iyi yapmış, bu vesile ile İmam Gazali’nin “Kalplerin Keşfi” kitabından birkaç not almıştım. İsterseniz önce o notları sizinle paylaşıp, sonra da Üstadımızın şükür konusundaki derya deniz olan görüşlerini aktaralım inşallah! Haydi Bismillah!

Gazali şükür konusunda, insan için en önemli hususun Allah’ı(cc)zikretmek olduğunu vurguladıktan sonra Bakara Suresi 152. Ayetteki: “Eğer siz iman eder ve şükrederseniz. Allah size neden azap etsin! Sakın bana nankörlük etmeyin!” emrini yazarak konuya girer. Ardından da tövbelerin şükür yolu ile kabul edileceğini ve son olarak da hadisi şeriflere yer verir. Ancak Gazali şükür konusunu yazarken, bize iki hadiseyi anlatır. Efendimiz ’in (sav), gece sabaha kadar namaz kıldığını, ezan okunana kadar gözyaşı döktüğünü, Hz. Ayşe’nin, bunun üzerine kendisine: “Ey Allah’ın Resulü niye bu kadar ağlıyorsun, Allah(cc), senin geçmiş ve gelecek günahlarını affetmedi mi? Sorusunu yöneltince: “Çok şükreden kul olmayayım mı?” diye cevaplandırması gerçekten beni çok ama çok etkiledi. Biz ne kadar da az şükrediyoruz değil mi?

TAŞLAR BİLE AĞLIYOR

Yine, Efendimiz(sav) ile bir taş arasında geçen hadiseyi de yazmış Gazali: “Yakıtı taşlar ve insanlar olan cehennem ateşinden sakının!” ayetini duymuşsunuzdur. O ayet geldikten sonra Efendimiz(sav), bir gün yolda yürürken, bir taşın içinden su çıktığını görmüş, şaşırmış! O arada taş dile gelmiş, taşların cehennem ateşi olacağı ayetini duyduğunu, Efendimizden(sav), Allah’a(cc) yalvarmasını, kendisinin cehennemde yanan taşlardan bir taş olmaması için dua etmesini istemiş. Dua kabul olmuş, ancak taş yine ağlıyormuş. Efendimiz(sav) tekrar sormuş: “Bu defa diye ağlıyorsun ey taş?”

Taş cevap vermiş; “Bu defa mutluluktan ağlıyor ve şükür ediyorum!” Demiş.

ŞÜKÜR RİSALESİ HARİKA

Üstadımız Bediüzzaman’da Risalesine, yine Kur’an da birçok surede geçen, şükür ayetlerden örnekler vererek başlamış. Sonra yeryüzünün halifesi olan insanın sorumluluklarına değinmiş. Kâinatın insanın emrine verildiğini hatırlatmış. Her türlü nimetin insana has kılındığını vurgulamış. Ardından da bu kadar çok nimet karşısında insandan bekleneninde şükür olduğunun altını çizmiş.

Rızık konusu elbette önemli. Bakınız, bu günlerde küresel ısınma ve yokluk, darlık ve kuraklıktan söz ediliyor. Eskiden olduğu gibi her gün zamlar yapılıyor, gıda fiyatları yerinde durmuyor. Neden mi, kuraklık devam ederde, biz perişan oluruz düşüncesi içinde insanlar.

İşte rızık konusu önemli. Bediüzzaman bunun için bakın ne diyor: “Demek, kâinat içinde en acip, en zengin, en garip, en şirin, en câmi, en bedî hakikat rızıktadır.

Şimdi, görüyoruz ki, her şey nasıl ki rızkın etrafında toplanmış, ona bakıyor. Öyle de rızık dahi, bütün envaıyla(cins-nevi), mânen ve maddeten, halen ve kalen şükürle kaimdir, şükürle oluyor, şükrü yetiştiriyor, şükrü gösteriyor…”

Değerli dostlar bakınız bu konu çok önemli. Yani ülkemizde susuzluk ve kuraklık her gün ana haber bültenlerde yer alıyor. Fakat kar veya yağmur yağdığında da hiçbir spiker şükürden bahsetmiyor.

Büyüklerimiz ne buyurmuşlar, rızkımızın artmasını istiyorsak, yani kuraklıktan ve ekonomik sorunlardan uzak durmak istiyorsak. ALLAH’A(CC) ÇOK ŞÜKÜR ETMELİYİZ.

Peki şükür nasıl edilir? Çok şükür demekle şükür etmiş olur muyuz? İşte bu soruya da Bediüzzaman şöyle cevap veriyor: “Şükrün mikyâsı(ölçeği) kanaattir ve iktisattır ve rızadır ve memnuniyettir. Şükürsüzlüğün mizanı hırstır ve israftır, hürmetsizliktir, haram-helâl demeyip rast geleni yemektir!”

Harika bir tespit değil mi? Demek ki iktisat edip, verdiğine memnun olacağız. Hırs, israf ve hürmetsizlik yapmayacağız, haram ve helali ayır edeceğiz…

Bakın bunları yapalım, göreceksiniz ne küresel ısınma olacak ne de kıtlık.

Gelin şükür edelim.

Peki kalın sağlıcakla.