Hepimiz mutlu olamadığımızdan şikâyet ediyoruz, hatta maddi imkanların her türlüsüne kavuşanlar bile gerçek mutluluğu yakalayamadığından yakınıyor. Peki mutluluğu mu yakalamak istiyorsun, öyleyse gel birlikte gidelim mutlu olanların dünyasına…

Şunu bilin isterim dünün insanı ne ise bugünün insanı da farklı değil, herkes o mutluluk denilen sırlı saraya girmek istemiş, istemiş ama pek az insan girebilmiş. Çünkü mutluluğu çoğumuz yanlış yerde aramışız.

Kimimiz evlilikte, kimimiz ev veya otomobil almakta, kimimiz de gezmede, tozmada ya da bileklerimize kadar altın takınca mutlu olacağımızı zannetmişiz. Öyle ya, insan oğlunun iki vadi dolusu altını olsa üçüncüsünü ister, böyle bir yapısı var. Ancak ayetin ifadesi ile de onun gözünü ancak toprak doyurur. Nitekim de hep öyle oluyor.

Bakınız sevgili dostlar, bu dünyadan Sultan Süleyman’da geçti, Firavun ’da ancak ne Süleymanlar bitti, ne Firavunlar. Hatta, Nemrut, Firavun ve Ebu Cehil’ in çocukları şu anda bile kıtalar dolaşıyor. Sözde insanların mutluluğu için çaba gösteriyorlar. İktidarı, saltanatı, parayı her türlü şey benim olsun istiyor. Ne oldu bu zalimler mutluluğu mu yakaladılar. Hayır, hayır…

Fuhşiyatin(aşırılığın) en kralını yapmış olabilirler, uzayada gidebilirler, uzayda uydu orduları kurabilirler, dijital para imparatorluğunu da kurabilirler ama asla ve asla mutluluğu yakalayamazlar. Çünkü mutluluk madde de değil, mana da aranmalıdır. 

ÖNCE KENDİMİZE BİR BAKALIM

Evet biz insanlar, nice düzenler kurduk, yasalar çıkarttık, isimleri büyük mahkemeler kurduk, peki sosyal ve ekonomik olaylar bitti mi? Huzur ve mutluluğu yakaladık mı?

Ülkemizde bilmem ne kadar insan uyuşturucu hap kullanarak dertlerini unutmaya çalışmıyor mu? Aileler yıkılmıyor mu? Büyük büyük apartman katlarında, kavgalarımız ve huzursuzluğumuz sürmüyor mu? Sahi bu varlık içinde ezmeyelim dediğimiz çocuklarımızdan memnun musunuz? Sabahlara kadar internet oyunu oynayan bu gençler mutluluk aramıyor mu?

Şu terörün kaynağı nedir, şöyle bir derinliğine düşünsenize?

Bu halimize gören şeytanın bile kendi kabuğuna çekildiğini söyleyenler var, hatta onu tanrı edilenler olduğunu duyuyoruz.

Şunu söylemek istiyorum, yarın bayram, işte mutluluk için fırsatlar günü. Gelin bir yetim başı okşayalım, anne ve babalarımızın ellerini öpelim.

Hadi iyiliğe koşalım.

MUTLULUĞUN MAKAMA KALPTİR

Peki zikir nedir? Biliyorsunuz bir bedeni kalbimiz var, birde ruhumuzun kalbi vardır. Birine maddi diğerine manevi kalp diyoruz. Maddi kalbin bedendeki rolü ne kadar önemli ise, manevi kalbin de insanın ruhi hayatında öyle büyük bir vazifesi vardır. Burada ruha ait kalpten bahsedecek olursak, o kalbi huzuru erdiren şey imandır. Cenab-ı Allah, yere göğe sığmam ancak inanmış bir kulumun kalbindeyim(aşkı) buyurmuşlardır. Dolayısı ile bu manevi kalbimizin gıdasını verdiğimizde (zikir ile) huzura kavuşup, korkudan uzak bir yaşam süreceğimiz kesin. Zikir, Allah’ı hatırlatan her levha, her eser, her söz ve eylem zikirdir. Allah için yapılan her şey bunun içine girer.

Son söz hemen mutlu mu olmak istiyorsunuz, öyle ise bayram önceki bir yetimin başını okşayın veya yalnız bir yerde iki damla gözyaşı dökmeyi deneyin. 

Özetleyecek olursak, mutluluk madde de değil, manada ancak bize; “KALPLER ANCAK

ALLAH’I(CC)ZİKREDEREK MUTLU OLUR! Ayetinin derinliğine götürmediler.

Ne güzel her iki dünyada da mutlu olanlara…

Bu vesile ile Ramazan Bayramınızı kutluyor ve mutluluklar diliyorum. Sonra trafiğe dikkat çekmek istiyorum, ne olur kurallara uyalım. Kendimizi kurban etmeyelim.

Kalın sağlıcakla.