Gönül, sözlüklerde yürekte olduğu varsayan nitelik, sevgi, istek, anış, düşünüş gibi duygu kaynağı, kişinin iç dünyası olarak yazılsa da bizim inancımız gönlü çok farklı tanımlar.

Bizim inancımıza göre gönül, tasavvufi hayatın merkezini oluşturur, bu nedenle Allah’ın algılandığı batını idrak merkezi olarak tanımlanır.

Bunun için büyükler gönüllerin kimi zaman hastalandığına, kimi zaman kirlendiğine, kimi zamanda açıldığına hatta nurlandığına inanmışlardır.

Yunus bu değerlendirmeden olsa gerek, bir kez gönül kırdın ise diye başladığı konuşmasında buyurmuşlar ki; “Kimde bir güzellik varsa bilsin ki ödünçtür. Gönlü taş olanın dilinden zehir tüter. Ne kadar yumuşak konuşsa da onun sözleri “Savaş” gibidir. Gönlünde aşk ateşi olan kişi yandıkça mum gibi yumuşar…”

Evet gönül Allah’ın evidir buyurmuşlar, gönül yıkacağına git Kabe’yi yıkasın diye gönlü daha da yüceltmişler. Bunun içinde biz bugün yazımızın başlığını: “Gönül Gel Seninle Muhabbet Edelim” koyacaktık, geniş olsun diye Muhabbet Olsun yazdım.

GÖNÜL İNSANLARI

Hafta sonu Mehmet Sabancı Bey birçok dostuyla olduğu gibi bizimle de sohbet etmek istediğini söyleyince misafiri olduk. Sizi bilmem ama o bir gönül insanı, tam bir Maraş Beyefendisi, kendisi siyasete dönük düşüncelerini uzun uzun anlattı. Dinledim, dönüp ne dersin? Diye sordu, kendilerine siyasette yeni arayışlar olduğunu anlattım ve bir öneride bulundum. Şehrimizde ‘insanı merkeze alan’ bir sivil hareket başlatması gerektiğini söyledim.

Mehmet Sabancı siyaseti iyi bilen bir insan, şehrimize hizmet etmek istiyor, Eyvallah!  Projelerini uzun uzun anlattı, notlar aldım, inşallah iler ki günlerde bunlara paylaşacağım.

Sonra bir başka gönül insanı Av. Kani Genç aradı, “Farkında mısınız, camilere giden azaldı!” başlıklı yazımdan dolayı tebrik etti.

Ardından da cami minarelerindeki ses düzeyinin azaltılması gerektiğini, cami müştemilatlarının kütüphane, mümkünse külliye şekline dönüştürüp, halkın özellikle de gençliğe hizmet vermesi gerektiğini önerdi, ben müftü beyin yerine olsaydım, böyle fikri olan insanlarla muhabbet ederdim.  

OKUYUCULARIMA TEŞEKKÜR EDİYORUM

Halit Bağrıaçık ağabeyimizden de davet almıştım. Davete icabet ederiz, sünnettir. Gündem Kahramanmaraş’ımızda yardım kuruluşlarının hizmetleri oldu. Hayır ve İhsan Vakfı Başkanlığını da yürüten bu gönül insanı, Suriyelilere ve yerli halkımıza yapılan yardımlar hakkında bizi bilgilendirdi.

Sonra Gömlekçi Nuri Yenibertiz, bu şehrin sevdalısı, tam bir eğitim sever. Okulların geleceği ve eğitimin millileşmesi üzerinde durduk.

Bunları niye anlattım biliyor musunuz? Gönül insanları, başkalarının derdini dert ediniyor. Bu ülkeyi ve insanlarını seviyor. Susmuyor, haykırıyor, bildiklerini bizimle paylaşıyor. Bu vesile ile ben bütün okuyucularıma teşekkür ediyorum.

Ha Memur Sen İl Başkanı Abdulaziz Aydın hocamı da ben aradım, duydum ki, aşının zorunluluğu konusunda yetkililere sitem ediyor, aşı olmak istemeyen öğretmenlerin tepkisini bize anlattı. Bu konuda Memur Sen hem basın açıklaması yapacak hem de hukuki hakları aramak için düğmeye basacakmış.

Şunu da belirtelim, kendim Memur Sen’in ilk yöneticilerinden biriyim, bu konuda Memur Sen’i sonuna kadar destekliyorum. Hiç kimse bir diğerine zorunlu aşı yapamaz! Anayasa ve hukuk kuralları ortada. Zaten bazı partiler yasal başvurularını yaptılar. Keza sivil toplum örgütlere harekete geçti. Ayın 11” Eylül’de İstanbul’da büyük bir miting var, aşı karşıtı olmadığını söyleyen bu kitle, aşıyı sorguladıklarını ve küresel bir oyun tezgahlandığını iddia ediyorlar.

Konuyu toparlıyorum, biz bir türlü aynı yöne bakamadık, ortak noktada birleşemedik, böyle olunca da vahdet gerçekleşmedi. Gönüller kırıldı, mahzun kaldık…

Kalın sağlıcakla.