Yaşamakta olduğumuz kriz, en çok basın ve medya sektörünü vurdu. AK Partinin Tanıtım ve Medyadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal’a, bu konu defalarca anlatıldı. Sonrasında, Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör ile ters düşen basınla arayı bulmak için Ünal devreye girdi.

Şu anda Türkiye’de bir ilk gerçekleştirilecek ve yapılacak olan proje diğer illere model olacak. Projeye göre interneti olanlar 3 kategoriye ayrıldı. Bu kategoriye göre merkez ilçeler ve Büyükşehir Belediyesi basın ve sosyal medyaya destek verecekler.

Bu bir şekilde ”ölümü gösterip sıtmaya razı olmak” gibi bir anlam taşıyor. Çünkü yalnız basın ve Medya’nın yaşayabilmesi için kamu yatırımlarının yeterli olması, buna dayalı olarak canlanan pazarında katkısıyla reklam girdilerinin fazla olması bunun tek çaresidir. Elbette can simidi olması beklenen bu girişimin yeterli olup olmayacağını zaman gösterecektir…

Belki internet sitelerine verilecek destek bir çare olabilir. Ama yazılı basına verilecek sınırlı desteğin, fazla bir işe yaramayacağı da bilinen bir gerçektir.

Ama ülke ekonomisinin zor günlerden geçtiğinin farkındayız. Bizimde yaptığımız fedakârlık zaten yeteri kadar bilinmektedir.

Tamamen basının ve sosyal medyanın ayakta kalması, ülke ekonomisine dayalı olduğunun bilincindeyiz.

Mahir Ünal’ın Tanıtımdan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olması ilk önce kendi ilini ilgilendirdiğini biliyoruz.

Tüm yük cemiyetlere yüklenmiş gözüküyor. Bunun tartışmasını burada yapacak değiliz. Fakat çok başlılık merak konusu…

Mahir Ünal’ın bu mücadelesini takdir etmemek mümkün değil. Ama ileride varılacak sonuçlardan ne çıkacak?

Bu sonuçlardan yerel manada ne çıkacağını da burada belirtmek istemem ama çokta ümitli olmak, hayalkırıklığı yaratabilir.

Dört cemiyetin birlikte çalışmaları sonucunda 50 internet sitesi üç kategoriye ayrılmış. Ne kadar merkezde internet sitesi olduğunu bilmiyorum ama 100’den aşağı değil.  Esas konu Ünal’ın bu ilk girişimi başarılı olursa, bu ülke geneline uygulanacakmış.

Basın Kültürel varlığımız ve tarihi değerlerimiz, geçmişle geleceğimizi birbirine bağlayan köprülerimizdir.Basın ve Sosyal medya ise geçmişten günümüze sarkan birikimlerimiz, zenginliklerimiz, kültür değerlerimizdir.

Geleceğimiz geçmişle var. O geçmiş, günümüzü ve geleceğimiz aydınlatan, özgüveniminizdir besleyen can damarlarımızdır. Çağdaş demokrasi anlayış bunu gerektirir. Çünkü demokrasi uzlaşma, hoşgörü ve güvenli yaşama rejimidir.Bunun ana maddesi yazılı basın ve sosyal medyadır.

 Bilhassa internet sitelerinin ne kadar güçlü ve etkin, sahalarının ne kadar geniş olduğunu gördük. Mustafa Karaaslan’ın paylaşımlarından sonra bunu daha çok anlama ve anlatma fırsatı bulduk. Çünkü dijital ’in gücüyle haber alma ve haber verme çok kolaylaştı. Onun için değer verip değer bulmalıyız.

En sevindirici ve inandırıcı, sonuç olarak her zaman bu sütunlarda, yerel, ulusal basın diye bir şey kalmadığını vurgulamıştık. Teknoloji sayesinde ne kadar güçlü olduğunu bir kaç günden bu yana ülkenin nasıl gündemi değiştirdiğini de hep birlikte tanık olduk.