Bir önceki yazımda bahsettiğim konudan devam etmek istiyorum:

      El temizliğimiz ne düzeyde peki?  Ne sıklıkla yıkıyoruz ellerimizi? Ellerimizi dezenfekte etmeden maskemize dokunmamamız gerektiğini biliyor muyuz? Eğer elimiz temiz değilse maskeye dokunduğumuzda virüsün direkt olarak ağız yoluyla vücudumuza gireceğinin bilincinde miyiz?  O maskeyi takmamızın bize hiç yararı olmayacağını bilip çıkartmamız ve en yakın çöp kutusuna atmamız gerektiğini öğrendik mi? Elleri yıkamanın, kimyasal maddelerle dezenfekte etmekten daha sağlıklı ve güvenilir olduğunu hatırlıyor muyuz? Sık yıkamaktan dolayı derisi incelen ve gittikçe kuruyan ellerimizin bizi koruyan kalkanlar olduğu gibi hastalığa sebep olacak en önemli organ olduğu aklımızdan çıkıyor mu? Maskelerimizi çıkardığımızda tekrar kullanmak için saklıyor muyuz? Bir nevi şark kurnazlığı yaparak ‘nasıl olsa kullanıldığını kimse bilmiyor, yarın da takarım ben bunu’ düşüncesi aklınızdan geçiyor mu? Eğer böyle düşünüyorsak, küçük hesaplarımızın büyük olaylara zemin hazırlayacağının farkında mıyız? Bunca örnekten sonra bizi virüsün değil, bilinçsizliğin ve umarsızlığın hasta edeceğini anladık mı?

    Yasaklar pazartesi günü itibariyle kalktı. Normalleşme sürecine de ülke olarak kademe kademe girdik. Yasakların belirli bir sıralamaya göre girmesi birey olarak aslında ne kadar çok şeyden vazgeçtiğimizi bize sırasıyla tek tek gösterdi. Sahip olduğumuz imkânlara kademe kademe ulaştığımızı görmek bizi daha çok düşünmeye ve daha dikkatli olmaya sevk etmeli. Yasakların kalkması, hastalığın yok olması anlamına gelmiyor. İlk önce bunun farkına varmamız gerekir diye düşünüyorum.

     Parklar, bahçeler, kafeler ve alışveriş merkezlerinin açılması sosyal mesafe kavramını unutturmamalı! Daha önce de hatırlattığım gibi hastalık yok olmadı. Elbette az önce saydığım yerlerde işyeri sahipleri, güvenlik görevlileri bizlere bu hatırlatmayı yapacaklar. Önemli olan evden çıkmadan önce normalleşme yolunda tedbir için bunu, insanın kendi bilincine yerleştirmesi. Eğer biz bunun bilincine ne kadar çabuk varır ve ne denli önemli olduğunu kavrarsak, kendimize ve çevremize vereceğimiz zarar o denli azalır. Gözümde canlandırır gibiyim, yukarıda bahsettiğim yerlerde insanlar, hastalık yokmuşçasına hareket edecekler ve bunun için dikkat eden kişilerle dalga geçip gülecekler. Böylece belki bir geyik muhabbeti açacak ya da ne kadar korkusuz olduklarını diğerlerine göstermeye çalışacaklar. Ne yazık ki toplumumuzda o kadar cahil ve o kadar umursamaz insanlar var ki! Hayal ettiğim bu görüntülerin gerçek olacağından eminim. Eğitimin cahilliği almadığını, hatta son dönemlerde en çok okumuş cahillerle uğraştığımızı bilmek oldukça ürkütücü…

    Keşke birey olarak biraz daha dikkatli, biraz daha azimli olsak! Devletimizin COVİD-19’la mücadelede gösterdiği başarının çok değil onda birini birey olarak bizler de gösterebilsek… Elbette devletlerin men edici gücü vardır. Bu gücü toplum için gerekliyse acımadan kullanırlar. Peki, biz kendi men edici gücümüzü kendimiz ve başkaları için kullanırken neden bu kadar dirayetli değiliz? Yasakların kalkması hiçbirimizi rahatlığa sevk etmemeli, lütfen yasakların olduğu dönemden daha dikkatli olmamız gerektiğini unutmayalım.

                                                                           Kalın sağlıcakla!