Kendini "Şangay Üniversitesi"nde "çin uzmanı" olarak takdim eden arkadaşın  bağlantıdaki yazısında geçen bir cümle, "aslında" herşeyi özetliyor gibi:_

"Devletin birey üzerinde kontrolünün arttığı ve her anımızın gözetlendiği bir gelecekle karşılaşacağız.

Biz ise bu beklentiye karşı, sorularla bezeli bir tür reddiyemize şu cümleyle başlamak istiyoruz:

Yukarıdaki özet cümlenin satır arası mânası;

Geçen  yüzyılın Lenin-Stalin komünizmleri ile Musolini-Hitler faşizmlerinin, insanların bedenleriyle beraber zihinlerini, hatta bütünüyle ruhlarını satın alma ütopyaları, hem de "milenyum çığlıkları" atılarak karşılanan yeni yüz yılda -  artık (kapitalist-komünizmin  mucidi Kızıl Çin öncülüğünde) gerçekleştirilecektir!..

- Hem de yukarıdakilerin rejimlerine  rahmet okutacak bir ölçekte!..- Bekleyenlere müjdeler (!) olsun!..

 Her ne kadar, yazının bir yerinde "ahlakî boyutun bu yazının konusu olmadığını da ayrıca hatırlatmak istiyorum" diyorsa da,  evrensel ölçekte "her ânımızın gözetlediği bir gelecek" tasarımı ahlâk haricinde düşünülemeyeceğine göre, biz aksine konuyu asıl o boyutuyla ele almak ve reddiyemizi o temele oturtmak istiyoruz. Çünkü zaten "Çin uzmanı" arkadaş da yazısını, - kendisiyle çelişkiye düşerek – "İnsan Hakları"na atıfla bitirmekte ve şöyle demektedir:

"Bugün yaşanan salgın ise (korona  kastediliyor), demokrasi ve insan hakları gibi itirazlarla bu sisteme karşı çıkanları da (Kızıl Çin sistemini kastediyor, mk), susturacağa benziyor." Anlaşıldı mı şimdi“Vehbi’nin kerrakesi”?!.. (Bütün “Vehbi” adlılardan özür dileyerek ilk defa kullandım bu deyimi.) Yani, yine satır aralarında diyor ki arkadaş, “bu Korona virüs salgını da ispat etti ki, ‘Kızıl Çin Usulü Diktatörlük Rejimi’nden âlâsı yok!..” Kendisi “hayrını görsün” desek dua mı, yoksa beddua mı etmiş oluruz, siz karar verin.

Peki, adama sormazlar mı ki kardeşim, arka planında ahlâkî bir değer  hükmünün bulunmadığı tek bir insan hakları maddesi gösterilebilir misiniz? Hangi hak ve hukukun arkasında ahlâkî bir dayanak bulunmaz? Geçelim…

Sözü dolandırmaya hiç gerek yok;

Yazıda öngörülen anlamda Kızıl Çin   pratiğindeki "yapay zekâ destekli" dünya hegemonyası beklentisine, başta bu arkadaş olmak üzere "evet" diyen herkes, şu  aşağıdaki gayet naiv sorularımıza - vicdanlarına sığacak ölçüde - cevap verebilirlerse eğer, eyvallah:

1. Topyekûn "insan fıtratı", “aslında” yapay zekâ ile kontrol altına alınmış böylesi bir "robot dünyayı" ne kadar taşıyabilir acaba?

2.İnsan - hürriyet ilişkisine dair, bırakınız cevabı, soru sormanın bile  yeri ve anlamı kalır mı böyle bir dünyada?

3. Böylece hürriyetin sorusu  bile abes hâle gelirse, bir "etik"ten, bir ahlâktan, özellikle de "sosyalahlâk"tan söz açmak mümkün mü?

4. Soyut ve genel sorulardan  somuta geçersek;

Yine Kızıl Çin'in, Tibet'ten D.Türkistan'akadar  kendi azınlıklarına uyguladığı topyekün  esaret felsefesi, gelecek için düşlediği anlaşılan “dünya hâkimiyet modeli”nin de ta kendisi olmayacak mıdır?

5. Üç milyonu aşkın D.Türkistanlıyı “Çağdaş Nazi Kampları”na da bu yapay zekâlar mı hapsetti acaba? Eğer öyleyse, neden önce “inkâr” edip sonra eğitim kampları bahanesiyle “itiraf” etti? "İnkâr"ı da "itiraf"ı da yapay zekâlar mı öğretti?

6. Genç erkeklerini kamplara kapattığı ve geride kalanlarına "kardeş aile (!) projesi" uyguladığı erkeksiz kalmış D. Türkistan evlerine, ızbandut gibi herifleri sözde kardeş olarak yerleştirmeyi de yapay zekâlar mı emretti?

7. "Hedef ülke"lerinden birisi olduğu bilinen Türkiye'de, “zayıf akıllı” belediyeleri tespit ederek, onlarla kendi stratejik konumdaki şehirleri arasında "kardeş-şehirler"(!) ihdas etmeyi de bu yapay zekâlar mı öğütlüyor?

8. Keza, yine D. Türkistan’da ana-babaları birlikte kampa alındığı için ortada kalan yüz binlerce yavruyu, çocuk yuvalarında  Çin dili ve âdetleriyle yetiştirip "asimile etme politikası"nı da  yapay zekâlar mı telkin ediyor? 

9. Birkaç soru da Kızıl Çin kaynaklı korona virüs (aslında adıyla sanıyla düpedüz “ÇİN VİRÜSÜ”) olayından:

Birincisi;

Korona virüsle ta Kasım ayında karşılaştığı hâlde Dünya Sağlık Örgütüne neden hemen bildirmedi?

İkincisi;

Ticarî sebeplerle gizlediği iddiası bir yana, ilk maruz kalan ülke olduğu hâlde, onu dünyaya

"ihraç" etmesiyle birlikte nice gelişmiş Avrupa ülkesi ve Amerika (Nisan ayının başı itibariyle) günde binleri aşan zayiat verirken, kendindeki zayiat - bir buçuk milyarlık nüfusa rağmen - iki ay içinde nasıl oldu da 3.000. küsurda kaldı?

Üçüncüsü;

Eğer gerçekten 3.000. zayiat ile atlattıysa – Hong Kong kaynaklı bir haberde delilleriyle ortaya konduğu üzere - iki aylık yoğun salgın döneminde 14 milyon Çinli telefon abonesinin iptal edilmiş olmasını neden açıklayamamakta? Bu 14 milyon telefon abonesinin sahipleri nerede?

Dördüncüsü;

“Virüs taşıyıcısı Çinlileri dünyanın küresel ekonomik merkezlerine dağıtarak” oraları bir anda "enfekte edip çökerttiği" iddialarına makul bir cevabı var mı? O merkezler kavrulurken kendi ekonomik merkezlerinde her şeyin sütliman gözükmesini nasıl izah etmekte? Böylesi “evrensel sorumluluk” ve “sosyal ahlâk” kriterlerinide yapay zekâlardan mı öğrendi?

10. Bir soru daha:

Esir hayatı  yaşayanD.Türkistanlı gençleri, kitleler hâlinde  Çin'in son günlerde yoğun korona salgını yaşayan iç kesimlerine doğru gönderip "ölümcül virüs salgınına maruz bırakarak eritme planları"nı da, yapay zekâlar mı fısıldıyor?

Nihayet;

İnsanlığı böylesine inceden, alttan alta kızıl Çin propagandasına boğan "gönüllü köleler"e isyan ederek; bu ve benzeri sorular çerçevesinde, ufkumuzu yükseltip insanlığa "akıl ile inanç"ın şöyle bir ortak çağrısıyla haykırabiliriz:

Gerek canı derdine düşerek "küresel anomi" yaşayan kapitalist dünya;

Gerekse, hakiki  bir "Orwell/ 2020'ler", yani "her ânın gözetlendiği" küresel hegemonya hülyası kuran "Komünist Kapitalizm"in mucidi Kızıl Çin karşısında;

İhanet ettiğimiz “Tabiat”tan  ve “Kadîm İnsanlık Değerleri”nden ilham alarak, Doğudan Batıya "sanal" değil "gerçek ahlâk nizamları kurmak arayışı"na; evet tam da böyle bir ülküyle ayağa kalkmaya var mısınız?

 Aksi takdirde yeni hegemonyalara "boyun eğme"ye, mikro-çiplerle robotlaştırılmaya hazır  bir takım sözde insanlara, tek kelimeyle gönüllü kölelere "en yeni" dünya düzenleri mübarek (!) olsun!...