İnsanın doğuştan getirdiği temel haklardan biri de kişi dokunulmazlığıdır.

İnsanın temel haklarından biri olan kişi dokunulmazlığını zedeleyen manevi hastalıktan biride gıybettir. Gıybet, bir kimsenin, başka birinin hoşlanmadığı şekilde bahsetmektir. Gıybet, bir kimsenin ayıbını, onu kötülemek için arkasından söylemektir. Haramdır. Dinleyen için o kimseyi tanımıyorsa gıybet olmaz.

Gıybet olunan kimse, bedeninde, soyunda, ahlakında, işinde sözünde, elbisesinde, evinde ve arabasında bulunan bir kusur, arkasından söylendiği zaman ,bunu işitince üzülürse, gıybet olur. İma ve işaretle, söz ve yazıyla bildirmek, karikatür ve mizahla gıybet olur.

Gıybet, adam çekiştirmek demektir. Gıybet, İnsanın sevaplarının azalmasına, başkalarının günahlarının kendine verilmesine sebep olur.

Ayet-i kerimeler de ;” Birbirinizi arkadan çekiştirmeyin. Biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı ? İşte ondan tiksindiniz.”[1]

“Bilgi sahibi olmadığın şeyin ardına düşme. Çünkü kulak göz ve kalp, bunların hepsi yaptığından sorumludur.”[2]

“Kişi hiçbir söz söylemez ki, yanında onları gözetip, kaydeden bir melek bulunmasın.”[3] buyrulmaktadır.

Hadis-i Şeriflerde ise ; “Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa ya hayır söylesin ya da sussun.”[4]

Resulullah (s.a.v) “ Gıybet,(din )kardeşini hoşuna gitmeyen sözlerle anmandır. O dediğin şey onda varsa onun gıybetini yapmış olursun. Yoksa ona iftira etmiş olursun.”[5]

Hz. Aişe’nin (r.a) .Safiye’nin boyunun kısa olmasını söylemesi üzerine Peygamberimiz ; “Ya Aişe öyle bir söz söyledin ki deniz suyuna karışsa onu bozardı. Kokuturdu”[6] buyurdu.

Peygamberimiz miraç da tırnakları ile yüzlerini ve göğüslerini tırmalayan

Bir topluluğa rastlayınca, Cebrail ; “Bunlar (gıybet etmek suretiyle) insanların etini yiyenlerdir.”[7] dedi.

Gıybet: Orada bulunmayan biri hakkında hoşuna gitmeyecek şeyler söyleyip ileri geri konuşma. Söylenenler o kişide varsa, konuşanlar gıybet etmiş olur. Yoksa, o zaman hem gıybet, hem iftira etmiş olur ki, iki kat günahtır.

Gıybet , insanlar arasında sevgi ve saygıyı zedeleyen, Kardeşlik bağlarını yok eden kötü bir davranıştır. Toplumun düzenini huzurunu bozan kötü bir ahlaktır. Manevi bir kirliliktir.

PEYGAMBER ALEYHİSSELAM ve sahabeleri bir gaza yolundaydılar. Sahabetlerden bazıları acıkmıştı. İçlerinden Selman-ı Farisî’yi, kendisinden yiyecek bir şeyler istemek üzere, Allah’ın Resulû’nun huzuruna gönderdiler. O, arkadaşlarının istekleri üzere, Peygamber Aleyhisselam’ın yanına doğru yola çıktı. Geride kalanlardan bazıları, onun arkasından konuşmaya başladılar:
“Bu, ağzına kadar suyla dolu bir kuyunun başına varsa, o kuyunun suyunu kurutur da, eli boş döner!”
Arkasından söylenenlerden habersiz olan Selman, Peygamber Aleyhisselam’ın yanına vardığında, arkadaşlarının isteklerini iletti. Peygamber Aleyhisselam ise, ona hiç beklemediği bir cevap verdi:
“Git arkadaşlarına söyle, onlar yemeklerini yediler.”
Bu cevaba çok şaşıran Selman, arkadaşlarının nasıl olup da kendisinin gidişinin ardından yiyecek bulduklarının merakı içinde, onların yanına döndü ve sordu:

“Siz yiyecek bulmuş ve yemişsiniz!”
“Hayır!” dediler. “Biz ağzımıza koyacak bir lokma olsun, bulmuş değiliz!”
Arkadaşlarının bu cevabı üzerine hayreti ve şaşkınlığı daha da artan Selman, işin aslını öğrenmek üzere tekrar Peygamber Aleyhisselam’ın huzuruna döndü ve işin aslını O’ndan sordu.
Peygamber Aleyhisselam, kendisine şöyle cevap verdi:
“Onlara söyle! Sen buraya gelirken arkandan konuşup, gıybetini edip, senin etini yediler. Bu onlara yeter! Daha ne yemek istiyorlar?”