El Müddessir Suresini okuyordum, nüzul sebebi nedir diye biraz kitap karıştırdım. Velid b. Muğire isimli zengin, kibirli birisi için indirildiğini öğrendim.  

Aynı zamanda Ebu Cehil’inde kardeşi olan bu zatın çok güçlü, evlat sayısının hayli fazla, geniş bir çevresi olan, kendince bilge de bir kişiliğe sahip olan bu kafir önce Kur’an’a hayran kalıyor, hatta methiyeler düzüyor, kabilesi onun İslam’a geçeceğini tahmin ederken, kardeşi zehirli konuşmaları ile O’nu hak yoldan çeviriyor ve sonunda bu sure nazil oluyor. Ayette de bu zat için cehenneme atılacağını, belirterek şunlar yazılmış: “Zira o düşündü, taşındı, ölçtü, biçti. Canı çıkası ne biçim ölçtü biçti! Sonra canı çıkası tekrar ölçtü, biçti. Nasıl ölçtü biçtiyse, kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda, kibrini yenemeyip sırt çevirdi. Sonra bu Kur’an dedi, olsa olsa (sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir. Bu insan sözünden başka bir şey değildir!” dedi. (Ayet 18-25)

Bu arada surenin başında ise Cenabı Allah, Efendimize insanları uyarmasını, sadece Rabbimizi büyük tanıması gerektiğini, temiz olmasını, kötü şeylerden uzak durmasını, iyiliği insanların başına kalkmamak gerektiğini, sabretmesini belirterek kıyamet gününü hatırlatıyor.

SURE BANA FİRAVUN İLE VEZİRİNİ HATIRLATTI

Firavun ’da benzer durumu düşmüş, hatırlarsanız geçtiğimiz günlerde Mesnevi’den alıntı yaparak anlattığım gibi Musa’nın (as)O’nu İslam’a daveti sonrası Müslüman olmayı arzu ettiğini, ancak veziri Haman tarafından, yapılan bir konuşmadan sonra Hakka daveti reddedişini hatırlattı. 

Dikkat buyurun şeytan da tıpkı böyle yapmıştı. Bu bize neyi anlatıyor, her devirde şeytanın yaptığı yemin üzerine bizi doğru yoldan ayırmak için çaba sarf edeceğini, bunu yaparken de sözde akıllı, zeki, düşünen, tefekkür eden, araştıran insanların da kibirlenerek yoldan çıkaracağını gösteriyor.

Anlaşılıyor ki, kibir Rahmanilerle, şeytanileri ayıran büyük bir ayraçtır.

Nitekim, Cenab-ı Allah sırf bundan olsa gerek: “KALBİNDE HARDAL TANESİ KADAR KİBİR OLANLAR CENNETE GİREMEYECEKLERDİR!” buyurmuşlardır.

PEKİ KİBİR NASIL OLUŞUYOR

Benim gördüğüm kadarı ile iktidar yani koltuk, servet, şöhret, güzellik, bilgi gibi unsurlar insanı ki- birleştiriyor.

Nitekim, bütün kibirli insanlarda bu ortak özelliklerin en az biri veya birkaçının bir arada olduğunu görmekteyiz.

Ancak aynı unsurları olan bir başka kişi ise kibirli olmayabiliyor, peki bu durumda kibir nasıl açıklamak gerek?

Şeytan ile Âdem (as) arasında geçen hadiseye gittiğimizde bu sorunun cevabını bulabiliyoruz. Biliyorsunuz o olayı, hani cennetteki yasak meyve hadisesini. Evet, Âdem babamız ve annemiz o yasak meyveyi şeytanın vesvesesi ile yediler. Ancak bunu yaptıktan sonra nefislerine zulüm ettiklerini kabul ederek, af dilediler.

Ama şeytan af dilemedi, hatta iddiasını yani insanı azdıracağı konusunda ısrar etti. Demek ki kibirli ile kibirsiz arasında acizliğini itiraf edip, bağışlanma dileği vardır, yani el açma, yani dua kapısı vardır. Nitekim bir insan işlediği günahlar karşısında kesin bir dönüş(tövbe) yaparsa, Cenab-ı Allah o kulunu hiç günahsız sayar. Peki yine günah işledi ne olacak? Mevlâna der ki; “Bizim kapımız umutsuzluk kapısı değil, istersen bin defa tövbeni bozmuş olsan “gel” der.

Hayır İhsan Vakfı Başkanı Ömer Paksu (Rabbim uzun ömür versin) derdi ki: “NAMAZ KILANDA KİBİR, ZEKAT VERENDE CİMRİLİK OLMAZ!”

Ne güzel tespit değil mi?

Değerli dostlar bu nedenle Efendimiz(sav) “NAMAZ İKİ GÖZÜMÜN NURUDUR!” buyurmuşlardır.

Kul kusursuz olmaz, bu nedenle Rahmeti geniş olan Cenab-ı Allah’a sığınacağız. O güzel vekildir, o bağışlayıcıdır, affedicidir, rahmeti de çok geniştir…”

Allah kibirli insanlardan eylemesin..

Peki kalın sağlıcakla.