Bu yıl daha da buruk bir bayram kutluyoruz ama gelecek bayramlar inşallah, bizler için daha güzel olacak buna inanıyoruz. Bu vesile ile Ramazan Bayramımızı en içten dileklerimle kutluyorum…
Ömrümüzün sonbaharını yaşıyoruz ve neredeyse çeyrek asırdır da yazıyoruz, hatta geçti; bu süre içinde hep karanlıkları gördük. İnsanlığın yaşadığı zifiri karanlıklardan da bir gün aydınlığa çıkarız ümidi ile yaşadık. 
Çocukluğumuzda Kurtuluş Savaşı sonrası açlık, perişanlık, işsizlik, fakirlik ne ararsanız vardı. Bakkallarda, soğan, turp, birkaç parça şekerleme dışında bir şey bulamazdınız. Ağabeyimin döneminde ise ekmek karne ile verilirmiş…
Sonra bu günlere geldik, şükürler olsun ülkemiz önemli sıkıntılar atlatarak bugünkü seviyeye ulaştı ancak, bu defa da varlığın getirdiği sosyal hastalıklarla yüz yüzeyiz. Şükür ve kanaat rafa kaldırılmış durumda. 
Sokakta kimi sorsam şu virüs olayını, diyorlar ki: “Allah(cc) bir virüs ile bizi uyarıyor, kendinize gelin diyor…” yorumlarını duyuyorum. Yani günahlar çılgınlık derecesine ulaşmak üzere. Aman ha haddimizi aşmayalım!
Peki haddi aşmamak için, sınırlarımıza dönmemiz gerekmiyor mu? Evet, peki bizim için sınırlar nedir ki? Diye bir soru sorsam, hepimiz çok şükür Müslüman olduğumuz için, inancımız sınırlarını tanımlayıverirsiniz…

NUR VAR AMA YÖNELEN AZ
Cenab-ı Allah nurunu tamamlamıştır. Yani insanlık için İslam’ı seçmiş, peygamberini ve kitabını göndermiş. Bize hak ve hukukumuzun çerçevesini çizmiştir. 
Peki bu inkılabı yapmak mümkün mü? Yani insan şu anda yaşadığı bu hayatı değiştirip, tekrar Asrı Saadete dönebilir mi?
Bu sorunun cevabını arkadaşlara sordum, çoğu mümkün değil, dedi. Ben ve benim gibi düşünen müminler ise bu inkılabın gerçekleşeceğine, yeniden cehalete son verip, yeni bir saadet asrına döneceğimize inancımız tam.
Yani faizsiz bir ekonomi sistemi olabilir mi? 
Boşanmaların önüne geçip, aile saadete sağlanabilir mi?
Şu uyuşturucu belasından kurtulup insanlar, güven toplumunu oluşturabilir mi? Siz bu soruların karşısında şu anda mümkün değil duruşu sergileyebilirsiniz. Belki kendinize göre haklılık nedeninizde vardır. Görünen köy kılavuz istemez de diyebilirsiniz ama biz böyle düşünmüyoruz. Çünkü: 
Şu dünyevileşmiş insan toplulukları dün de vardır, örneğin Efendimizin(sav) dönemindeki insanlık bundan daha kararlık içinde değil miydi? Hangi bir insanın inancını, kültürünü, yaşam klasiklerini değiştirebilirsiniz ki o zaman? Ama Efendimiz(sav), Cenab-ı Allah’ın yardımı ile bu değişimi ve dönüşümü başardı. Kız çocuklarını öldürmek gibi bir alışkanlığı olan Arap toplumu değişti, hatta bütün insanlığa bu değişim ve nur ulaştırıldı. 

HAK GELİNCE, BATIL GİDER
Bence şu anda insanlık değişim ve dönüşüm bekliyor. Kimse oynadığı kumardan, zıkkımlandığı uyuşturucudan, evlerdeki şiddetten memnun olması gerek. 
Dünya insanlığı karanlıklar içinde bir nur bekliyor. Aslında var olan nuru araştırıyor. Bunun için Efendimizin yolunda yürüyecek, gerçekten her yönü ile güvenilecek bir çağrı bekleniyor. 
Kur’an; “Hak gelince batıl zail olur!” buyurmuyor mu? Öyleyse yapmamız gereken tek şey, batıldan uzaklaşmak, hakka teslim olmak. 
Şunu da belirtmek isterim, eğer insanlık böyle karanlıkta yoluna devam etmek istiyoruz ya bu da insanlığın kendi tercihidir. 
Diyeceğim şu ki dostlar iyiler, inananlar sesini yükselterek, ellerindeki nurla diğer toplumlara ışık olmalı. Doğru İslam’ı yaşamanın mücadelesini vermeli, model Müslümanlar olmalı. 
İşte sorun tam burada kilitleniyor.
Bundan sonrasında ise dua etmemiz gerekiyor. 
Ne diyelim: “Rabbim yar ve yardımcımız olsun!”
Kalın sağlıcakla.