Yaşadığımız 21’nci yüzyılı bir önceki yüzyılla bir tutarsak yanılırız. Her geçen gün şartların değiştiğine tanık oluyoruz. Kültürümüzde ve eğitimimizde, sosyal yaşamın her türlüsünü israf ediyoruz. Neredeyse aldığımız gıdaların 3’te birini çöpe atıyoruz.  

Artık hayatın üstesinden gelmek oldukça zordur. Birçok geleneğimiz ve göreneğimiz yerini başka bir yeniliğe bırakıyor. Örneğin; Cep telefonları, internet ve sosyal medya ile ulaşım kolaylığı, eşi, dostu, akrabayı da geride bırakıyor. Son yıllarda her cuma günlerinde ve diğer resmi ve dini bayramlar ile yılbaşı mesajlarının sayısı her geçen gün artıyor.

Telefonu açıp kutlamakta tarihe karıştı. Toplu mesajlarda bir düğmeye basmak yeterli oluyor. Hal böyle olunca da hiçbir şeyin değeri eskisi gibi değil.

Kentleşmenin hız kazandığı, dostluk, akrabalık ilişkilerinin zayıfladığı, kimsenin, komşusunu tanımadığı toplumlar, bireyi yalnızlaştırmakta, yabancılaştırmakta, sınırlı, daraltılmış dünyalarıyla baş başa bırakmaktadır.

Sosyal ve kültürel yapıdan uzaklaşan insan bu boyutuyla, kendi arzu ve ihtiyaçları ölçüsünde hareket etmektedir. Toplumsal bütünleşme ve yardımlaşma çemberinin dışında kalarak kendisini tatmin edecek olaylarla meşgul olmaktadır.

Öte yandan; Artıları da elbette vardır. Örneğin, evlerdeki teknolojik ürünler, araçlar da kolaylığı sağlıyor. Yaşam kalitesinin de artığını göz ardı edemeyiz... Fakirinde, zengininde altında araçları mevcut. Sorulduğunda hiçbir şeyin yolunda gitmediği söylenir… Aslına bakılırsa ANAP döneminden bu yana insanlarımız birden fazla lükse alıştı. Ve krizde olsa hiç kimse yaşamından ödün vermiyor. 

Bizim dinimizde “Yiyiniz içiniz israf etmeyiniz” diyor. Ama biz israf etmeyi her geçen gün arttırıyoruz.

Tatil günlerinde dolup taşan piknik alanları, yollar, mahalleler vs. Nereye gidilirse gidilsin. El birliği ile her tarafı çöplüğe çeviriyoruz. Yiyip içmek ve eğelenmek güzelde, arkada bıraktığımız yemek artıkları ve çöplere ne diyeceğiz?

Bunu yalnız Kahramanmaraş’a bağlarsak haksızlık etmiş oluruz. Ülkemizin cenneti sayılan Bodrum, Fethiye, Alaçatı Çeşme ve tüm turistik alanların çöp atıklarıyla dolu olduğunu ,haberlerde ve sosyal medyadan izliyoruz. O güzelim yerlerde, mesire alanlarında sorumsuz piknik ateşi yakarak ormana zarar veriyoruz. Bu da yetmiyormuş gibi, çöplerini çöp kovalarına koymak dururken oraya bırakıp gitmeleri oldukça çirkin bir manzarayla karşı karşıya kalıyoruz.

Avrupa da o kadar kolay değil. Her şeyi usulüne göre yapacaksın, yoksa oradalar da yaşama hakkını elde edemezsin! Bunu bizden daha iyi bilen insanlarımız maalesef hem etrafı çöplüğe çeviriyorlar, hem de sosyal medya ile dünyaya servis yapıyorlar.

Özet olarak: Yiyelim, içelim, eğlenelim ama hem israf etmeyelim hem de çöplerimizi atarak etrafın dengesini bozmayalım.