Dün akşam ilimizin ak saçlı eğitimcileri ile bir araya geldik. Mustafa Daşçı, İbrahim Gülsu, Fatih Erdoğan, Mücahit Aslan ve Mehmet Kayabaşı’da sonradan misafirimiz oldu.

Bu insanlar eğitim piri diyebiliriz. Tabi hâl hatır sorulduktan sonra konu gündem üzerinde yoğunlaştı. Eğitimden girdik, Yeni Dünya Düzeninden çıktık.

Sonunda farklı düşüncelerimiz olsa da aynı noktada birleştik. Bu ülkenin temel sorununun insana yatırım; yani maarif davamız olduğuna karar verdik…

Sonra ayrılırken birisi bana; “Yazılarını her gün okuyorum, neden hiç siyaset yazmıyorsun?” diye sordu. Kendisine benim derdim insandır, siyaseti şimdilik düşünmüyorum dedim!”

Değerli dostlar insana yatırım yapmadan, yani eğitim sistemimizi düzeltmeden asla ama asla bir medeniyet kuramayız.

Osmanlıyı hep konuşuruz, nasıl yükseldi, durakladı ve geriledi araştırırız. Onlarda zamanında yaşadıkları sıkıntıları düşünmüşler ve çeşitli çalışmalar yapmışlar ve yenilikler yapmışlar bilirsiniz…

Yenileşme çabalarının en önemli ve kalıcı sonuçlarından biri, eğitim alanında yaşanan gelişmelerdir. Batı’dan esinlenerek uygulamaya konulan reformların başarıya ulaşması modern zamanların icaplarına ve ruhuna âşinâ, aynı zamanda reformların başarıya ulaşmasını mümkün kılacak teknik ve entelektüel donanıma sahip kadroların ve yeni bir insan tipinin yetişmesine bağlı görülmüştür.

Bu amaçla gerçekleştirilen eğitim reformlarının sonucunda modern tarzda düşünen insanlar yetişmeye başlamıştır. 

GEÇ KALINMIŞ DEĞİL

Görülen odur ki, yenileşelim derken öz değerlerimizden uzaklaşılmış. Batılılaşalım derken tek kanatlı kuş olmuş, maneviyat zafiyetleri içine girmişiz. Şimdi bugün bile bu sorun devam ediyor. Ormanları yakan ateşin çocukları, Covid 19 sürecindeki yaşanan ciddiyetsizlikler (sağlıkçılara saldırı v.b), trafik kazaları, terör, ihanet, kadına şiddet, işsizlik bütün bunların temelinde maarif davamızın yetersiz oluşu yatmaktadır…

Nurettin Topçu Maarif Davamız kitabının ön sözünde bu duruma işaret ederek der ki: “Milletimizin üç asırdan beri geçirmekte olduğu buhranların sebebi ve kaynağı kültür ve maarif sahasında aran malıdır. Alimin atının ayağından sıçrayan çamurdan bile kendisine şeref payı çıkaran hükümdarın mesut asrı nihayet bulduktan sonra, devletimizin yapısında sarsıntılar başladı. Bununla birlikte göze çarpan hadise, cahillerin ulema sınıfına nüfus etmeleriyle halkta kanaat uğrunda mücahede kudretinin kırılması, milli karakterin zedelenmesi oldu…”

Evet, ülkelerin medeniyet kurmasında elbette siyasi hareketlere ihtiyaç vardır. Ancak, Topçu’nun da vurguladığı gibi tek başına siyasi hareketler toplumların hedeflediği kalkınma, huzur ve adalete kavuşturmuyor. İlla da insanda istendik davranışlar elde etmek için eğitim ve kültürel hareketler gerekiyor. Bunun için eğitim sistemimizde gerekli değişiklikler yapılması gerekmektedir.

Topluyorum cehaletin ilacı eğitimdir. Sonra ekonomik kalkınma hamlesi yapılması gerekiyor, yani üretim kapasitemizi artırmamız gerekiyor. Son olarak da milli birlik ve beraberliğe ihtiyacımız vardır. Aslında ekonomik gelişme ve vahdet hedeflerini de eğitimden ayrı tutamayız. Yani Takva Medeniyeti kurmak istiyorsak eğitimsiz asla olmaz…

Peki geç mi kaldık? Bu sorunun cevabı kişilere göre değişecektir ama geç de kalsak, hemen şimdi hemen bir eğitim ve kültürel hareket başlatılmalı. Bunun öncülüğünü de sivil toplum örgütleri yapmalı. Virüslü günlerde bu bir fırsattır.

Asrımızın başından bu yana Avrupa’yı körü körüne taklit ediyoruz. Avrupa’nın ilmini alarak bir taklit olsa zararı yok ancak körü körüne taklit etmeye kalkışınca durum ortada.

Bir defa okullarda ilmi, araştırmayı, tefekkürü, okumayı, yeni buluşlara yönelmeyi hedef ve alışkanlık haline getirmeliyiz. Ezber ile asla olmaz ki zaten yapay zekalar bu görevi yapacaklar. Tekrar ediyorum, bilgi topluma olmamız gerektiğine inanacağız ve mukaddesatımıza sahip çıkacağız.

Topçu’nun şu sözü ile kapatalım: “Hakikat şu ki, millet bünyesinde inkılaplar mektepte başlar ve her milletin, kendisine özel olan mektebi olmalıdır!

Bu konuya devam edeceğim inşallah!

Kalın sağlıcakla.