Merhaba değerli dostlar

Sizi bilmem ama ben geçmişte yaşayan insanları kıskanıyorum. Halbuki asıl onların bizi kıskanması gerekmiyor mu. Dünyanın tüm çilesini biz çektik, ilmek ilmek ördük yaşamı, nice savaşlar yaptık, nice acılar gördük, salgın hastalıkları, açlık ve kıtlığı, düşman istilasını biz yaşadık diyen feryatlarını duyar gibi oluyorum.  Ama gelin görün ki ben kıskanıyorum onları, elimde değil.

Özellikle son elli yılda her şey nasılda değişti. Artık kendi hayatlarımızın sahibi değiliz. Sabahları istediğimiz saate uyanma hakkımız bile yok.

1981 yılının hemen başında askere gittim. Askerliğimiz tamamı olan 19 ayı Tekirdağ Çorlu’da geçti. Uzaklığa rağmen birkaç ayda bir birkaç günlük izine geliyordum. Bu geliş gidiş esnasında İstanbul’dan geçiyordum. Sabahın erken saatlerinde yol kenarlarında, otobüs ya da dolmuş duraklarında bekleşen bir sürü insan görüyordum. Özelliklede bekleşen insanların içinde genç kızlar dikkatimi çekiyordu. Sabahın bu saatinde bu kızların sokakta ne işi vardı. O zamanlar Kahramanmaraş’ta böyle bir şey görmediğimden yadırgıyordum.

Aradan neredeyse kırk yıl geçti, sabah namazı sonrası camiden çıkıp belediye kulübesinden ekmek almaya giderken tıpkı kırk yıl öncesinin İstanbulun’da gördüğüm manzarayı görüyorum. Sabahın daha tam aydınlanmamış saatinde genç kızlar, kadınlar çoğunlukla da örtülü, ya otobüs durağında ya da servislerini bekliyorlar.

Aslında insanların bir an durup düşünmeye bile vakitleri yok. Çalışmak ve çok kazanmak zorundalar. Çünkü artık hayat bedava değil. Su bile parayla. Bir an düşünün bundan elli yıl önce bir köyde su bedava, odun bedava, ev taksidi yok, araba taksidi yok, elektirik, su, doğalgaz faturası yok, çocuğun servis ücreti yok.vs.vs.

Tam bunları düşünürken hayatının baharında sayılabilecek bir yaşta, 56 yaşında ölen bilgisayar dahisi ve Apple kurucusu Steve Jobs’un bir makalesine denk geldim internette.. Öldüğünde dünyanın en zengin insanlarından birisiydi. Bakın son yazdığı makalede insanlığa bakın nasıl seslenmiş.

Ölümle yüzleştiğim şu anda yatağımda uzanıp hayatımı gözlerimde canlandırırken fark ettim ki gururlandığım şöhrtim ve servetim ölümün karşısında ne kadarda anlamsızmış.

Arabayı kullanmak ya da size para kazandırması için birilerini işe alabilirsiniz ancak hastalığınızı taşıması için kimseyi işe alamıyorsunuz. Kaybedilen maddesel şeyler bulunabilir ya da yerine başkası konur. Fakat kaybedildiğinde bulunamayacak ya da yeri dolamayacak tek şey var o da “Yaşam”.

Ailenize, eşinize, arkadaşlarınıza çok kıymet verin ve sevin. Kendinize iyi davranın ve insanları değer verin. Yaşlandıkça ve umut ediyorum akıllandıkça fark ediyorsunuz ki 300 dolarlık saat de 30 dolarlık saat de aynı zamanı gösteriyor. İç huzurun bu tarz şeylerle elde edilmediğini anlıyorsunuz.

Çocuklarınızı zengin olması için eğitmeyin, onları mutlu olmaları için eğitin. Böylelikle büyüdüklerinde her şeyin fiyatını değil, değerini bilirler”.

Unutmayın Steve Jobs’un devasa serveti onu pankreas kanserinden kurtaramadı.

Gelelim Steve Jobs’dan bizden bir hikayeye. Henüz ilkokul çağında gitmşti Almanya acı vatana. Birkaç gün önce 13 yaşındaki kızının okuldan eve dönmediği haberi ile sarsıldık. Birkaç günlük acı ve ızdırabın sonunda çok şükür ki yeğenimin kızı sağ salim olarak bulundu. Diyeceksiniz ki ne güzel gözleri aydın olsun. Aslında bu kısım hikayenin son perdesiydi. İnşallah rabbim bundan sonra yeğenimi böyle zorlu imtihanlarla sınamaz.

Geçen yıl bu vakitler memlekete geldiğinde öğrenmiştik daha 19 yaşındaki oğlunun beyninde ur olduğunu. Neyse ki Almanya da ameliyat edildi ve şu an itibarıyla sağlığı yerinde.. Yeğenim bu sıkıntıyla boğuşurken bir anda gelişen olaylar sonucu 2019 Şubat ortasında annesini  (ien büyük ablamı ) kaybetti. Ve son olarak ta yukarıda bahsettiğim kızının bir kaçgün de olsa kaybolmasıydı.

Bunları niçin paylaştım. Ola ki dertsiz baş olmaz, çeşit çeşit dertlerle boğuşuyor olabilirsiniz.. Bir an bir yıl içinde iki evladının başına gelenleri ve annesini kaybeden bir evladı, diğer yanda da devasa servetin şu yalan dünya da bir gün daha yaşamanıza çare olmadığını düşünesiniz diye.

Sağlıcakla kalın.