Bilindiği gibi Kipaş Holding’in, Aydın’ın Söke ilçesinde Avrupa’nın en büyük Batı Kâğıt fabrikasının açılışı yapıldı. İlimizden Milletvekilleri, Vali, Rektörler, Belediye başkanları, STK Temsilcileri, iş adamları ve Basın mensupları katıldı. Özel uçakla İzmir ‘e oradan da Söke ilçesine gidildi. Cumhurbaşkanı Sn.Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı açılışa, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Binali Yıldırım ile ülkenin ileri gelen Siyasetçileri ve iş insanları açılışa katıldı. Buraya kadar iyi bir organizasyon...  

Yapılan görkemli organizasyonla ilgisi yok ama Söke’de depolanan moral dönüşte Kahramanmaraş semalarında pilotun anonsu ile yerlere düştü.  Bir türlü takamadığımız cihaz nedeniyle rota Gaziantep’e döndü.

Hem siyasetçiler hem de kamu ve özel kurum ve kuruluşların yöneticileri de bu uçaktalar. Bakıyorum kimseden bir ses çıkmıyor… Çıkan seslerde hep basından geliyor. “Basında bu ayıp bize yeter “diyerek işin vahametini dile getiriyorlar.

Türkiye’de 60 hava limanı ve alanı bulunmakta. 9 tanede inşaatını devam eden hava alanlarımız var. Bunların bir kısmı askeri hava alanı olarak ta kullanılıyor.

Tabi ki her ile hava alanı yapılması, her ile birden fazla Üniversite kurulması elbette güzel. En küçük illerimizde hem üniversite var hem de havaalanı bulunmaktadır. Bunun amacı örnek olarak, Şırnak ta ve Hakkâri’de, Siirt’te de bulunsun oradaki gençler Üniversiteyi orada okusunlar. Orada bulunan havaalanından kalkan uçağı kullansınlar ve her fert devlettin olanaklarında faydalansın.

+++

1996 yılında kurulan Kahramanmaraş havaalanının daha önce pisti yetersizdi. Büyük yatırımlar yapılarak pist uzatıldı, diğer sosyal tesislerde tamamlanarak İyi bir havaalanına kavuştu.

Ancak:

Bu havalananından yeteri kadar faydalandığımız söylenemez. Uçakla gidiş var ama inişi Gaziantep’ten gerçekleşiyor.

Şimdi öz eleştiriye başlıyorum, ilimizin bir huyu var. Konuştuğumuz zaman İhracatımızla ve istihdamlarımızla övünürüz. Haklı olarak,   hava alanına bir ILS cihazı alıp ta hava alanının bu eksiğini girdirme başarısını da gösteremiyoruz!

Hâlbuki uçak kullanımı artık lüks olmaktan çıktı. İhtiyaç haline geldi. Otobüs yolculuğu giderek yerini uçak yolculuğuna bırakıyor.

+++

10 Ocak çalışan gazeteciler günü nedeniyle 12 Şubat Belediye Başkanı Hanefi Mahçiçek Cemiyetimize ziyarette bulundu.

Başkan Mahçiçek’in yıllardan bu yana savunduğu ve arzu ettiği bir uçak projesi var, gerçekleşmeyen. Aynen şunları söyledi.”  Havaalanımızı daha işler hale getirilebiliriz. Belediyeler, kamu ve özel kuruluşular bir olup uçak AŞ kurabiliriz. 6-7 tanede uçak kiralarız bu uçaklar her gün İstanbul ve Ankara’ya gidiş- geliş yapar, hem de diğer illere ve yurt dışına hizmet verebiliriz. Çok zor bir iş değil. Başka türlü çaremiz yok. Çünkü hava alanımızın sayısı fazla uçak sayısı yetmeyebilir. Bu açığı yerel olarak kuracağımız uçak şirketiyle kapatabiliriz”.

İşte başkan Mahçiçek’ deki vizyon…

Diğer taraftan:

Toplu yaşamının, kişiliğimize sinen olumsuz geleneklerinden kurtulduğumuzu söyleyemeyiz. Kendimizi yönetme, sorumluğumuzun ve haklarımıza sahip çıkma, güç birliği yapma yerine, bunları başkalarına havale etmeyi akıllık sayanlarımız az değil. Böylece halk ağzıyla” armut piş ağzıma düş “yaklaşımından hareketle, hazırcılığın sorumsuzluğuna tutsak ederiz, kendimizi.

Çalışmadan, risk almadan kazanım elde etme nerede görülmüş ki? Her alanda olduğu gibi bireysel düşünür, bireyselliğin dar çemberini kıramayız bir türlü.

Görünen o ki, bu dünyayı politikacılara, öbür dünyayı da şeyhlere havale etme alışkanlığımız büyük ölçüde hala sürüyor olması, sorumluluklarımıza doğrudan sahip çıkamadığımızı göstermez mi?

Bu beklentilerin boşa çıkması karşısında, açarız ağızımızı, yumarız gözlerimizi, en ağır eleştiri yöneterek, Donkişot’ça kahramanlık yaparız. Söylemlerimizle ilgili eylem geliştirmeye gelince, ortadan toz oluruz. Yine eylemi başkalarından bekleme olumsuzluğundan, hazırcılığından kurtulamayız.

Kısaca buna denizi geçip derede boğulma denir.