Yıllardan beri anlatırlar Sütçü İmam Olayı, Maraş’ta İstiklal mücadelesinin il kıvılcımı olduğunu…

Lakin içerisinde Abdal Halil Ağa, Bayrak Olayları ile ilerleyen bir sürecin olduğunu da zaman zaman duyuyordum ve bir gün merak sardım araştırmaya;

Meğerse Ecdatlarımız Özellikle Bayrak Olayında “Ben anamdan doğdum kalede bayrağımı gördüm. Ölünceye kadar da göreceğim. Biz bütün Türkler böyleyiz. Onu görmemek için ya kör olmak ya da ölmek lazım. Kör değilim diyebilen Aşıklıoğlu Hüseyin, Davulun içini doldurabilecek altın da verseler tokmak vurmam diyen Halil Ağa’dan memleket sevdalısı, Bayrak sevdalısı bu memleket için…

Bayrak olayında ilgi mi çeken durum ise;

Ulu Camii imamı Rıdvan Hoca minbere çıkarak hutbeye başladığı sırada dışarıda bir gürültü koptu. Şerbetçioğlu Mehmet "Sancağı çıkarın" diye bağırırken gürültü içeriden duyuldu.

İçerde de "Bayraksız namaz kılınmaz" sesleri işitildi.

Buna Rıdvan Hoca'nın "Hürriyeti olmayan bir milletin Cuma Namazı kılması caiz değildir" sözü de eklenince, cemaat minberdeki sancağı alarak dışarı çıktı.

Bu sancağın altında toplanan insan seli kaleye doğru akarken, yerinden gidemeyen ak sakallı bir yaşlı dede de "Haydin Babam, vatan kavgasıdır, Din kavgasıdır bu" diyerek Kahramanmaraşlı cemaati dahada coşturdu.

Kalede bulunan Fransız jandarmaları, silahlı bir çatışmayı göze alamayarak arka kapıdan kaçtılar. Tekbir ve tevhit sesleriyle kaleye ilk ulaşanlardan Zalhocaoğlu Osman (Osman Erşan ), bir kenara atılmış olan Türk Bayrağı'nı hürmetle öpüp başına koyduktan sonra tekbir sesleri arasında onu eski yerine astı.

Bazılarının beraberinde getirdikleri bayraklara gerek kalmamıştı. Cuma namazı toplu olarak Bayrağın gölgesinde eda edildi. Birkaç el silah atılarak bayrak selamlandı ve sevinç gösterisinde bulunuldu. Kin ve nefretten ağlamayı unutmuş olan gözlerden sevinç gözyaşları akıyordu.

Mahalle evlerinin pencerelerinden bu muhteşem olayı izleyen Türk kadınları ve çocukları da sevinçten gözyaşlannı tutamadılar. Bu arada bütün Ermeni ve Fransızlar, Türk'ün bu azim ve kararlılığı karşısında şaşırıp kaldılar. Dirençleri tamamen kırıldı.

 Kaleye çekilen Türk Bayrağı Kahramanmaraşlıların heyecanını yatıştırmaya yetmedi.

Halk heyecan içinde hükümet konağının önüne geldi. Orada Mutasarrıf Ata Bey ve Guvernör Andre ile karşılaştılar ve onlarla tartışmaya başladılar.

İşte bu sırada Guvernör'ün Ermeni tercümanı Vahan söze karışarak "Bir bez parçası için bu kadar gürültü çıkarmaya ne lüzum var" deyince halk hiddetle tercümanın üzerine yürüdü. Bunun üzerine Guvernör'ün Yaveri İshak kamasını çekerek halka hücum etti.

Kayabaşı Mahallesi'nden Nacar Ahmetoğlu Mehmet yaverin bir şey yapmasına fırsat vermeden elindeki kamayı aldı.

Kocabaş Hacı Nacioğlu Mahmut da yaveri bir güzel dövdü. Guvernör Andre silah kullanmamaları için Fransız Jandarmalarına emir verdi ise de Türk jandarmaları ellerini daha çabuk tutarak süngü taktı ve vuruşmaya hazır oldu. Mutasarrıfın müdahalesi ile o an için vuruşma önlendi. Bu olay Fransızları hem sinirlendirdi hem de daha tedbirli olmalarını sağladı.

Ertesi gün dükkanlar, çarşı ve pazar açılmadı.

Guvernör yanına tercümanını da alarak sokağa çıktı.

Amacı şehri dolaşarak Türklerle konuşmak, halkın nabzını yoklamak ve kamuoyunu sakinleştirmekti.

27 Kasım 1919 Perşembe günü gece yarısı, Türk Bayrağı Kahramanmaraş Kalesinden indirilerek bir kenara bırakıldı.

28 Kasım 1919 Cuma günü Kahramanmaraşlılar kaledeki Türk Bayrağının indirilmiş olduğunu gördüler.

Kalenin yakınında evi olan Kısakürek zadelerden Avukat Mehmet Ali Bey, olayı görür görmez, hasta yatağında hemen bir bildiri hazırlayarak çoğalttı. Sabah namazında bütün camilere ulaşan bildiri okundu ve Kahramanmaraş'a bir anda yayıldı.

Halk bu durumdan bir anda çok tedirgin oldu. Duyan herkesin tüyleri kabardı ve halk adeta şaşkına döndü. Adeta patlama noktasına gelen Kahramanmaraşlılar bir işaret bekliyorlardı.

İşte olayın cereyan noktası…

Bu şehir Maraşlıya mezar olmadan, düşmana Gülizar olmamış.

O günden bu güne yine Bayrak olayı ve 12 Şubat günleri yaşanan olaylar tarihe nüksedilir ve Kahramanmaraşlı o gün ki gibi bugünde aynı coşku ile Tarihi yaşar.

Bizde bayrak için ölmek bizde şehit olmaktır ve en büyük şereftir.