Güzel ülkemin güzel insanları demokrasiyi öğrenecekler ama ne zaman ve daha kaç fırın ekmek yememiz gerekecek bilmiyorum. Büyük ihtimalle bizler görmeyiz. Zira ilerleme çok yavaş ve bu hıza bizim ömrümüzün yeteceğini sanmıyorum. Güzel halkım demokrasiyi kendi fikrini serbestçe söylemek ve kendi istediği gibi yaşamak zannediyor. Onun için hoşuna giden cümleleri ve insanları alkışlıyor ve bu tip konuşmaları özgürlük olarak görüyor. Herkes kendinden olana hak tanıyor. Dindar din hakkında olumlu konuşanlara ötekiler olumsuz konuşanlara sınırsız özgürlük istiyor. Özellikle de iki büyük kesim; dindarlar ve Kemalistler bu konuda yarışıyor. Hafızam beni yanıltmıyorsa bundan yirmi yıl önce Ahmet Altan’dan güzel bir tespit gelmiş aslında ikisinin de birbirinden farkı olmadığını söylemişti. Tam olarak ‘Aslında bu ülkedeki Kemalistlerle dindarlar aynı karakterde ve özellikte insanlar, yani ikisi bir elmanın yarısı gibidir’ demişti. O dönemde bu iki grup, birbirine zıt olduğunu düşündüğü için, bu tespite sert tepki göstermişti. Zira birbirini sevmeyen ve birbirinin zıttı gibi gözüken iki grubun aslında aynı olduğu söyleniyordu. Bunu kimse anlamamış veya anlayamamıştı. Dikkatle izleyenler aslında iki tarafın da birbirinin aynı olduğunu görür. İki taraf için kendinden olan herkes ve her şey doğru, karşıdan olan herkes ve her şey yanlış.

Asıl konuya gelecek olursak; geçen gün Ankara’da bir cami imamı, Halil Konakçı adında bir imam, kendi inancı doğrultusunda vaaz vermiş cemaatine bir şeyler söylemiş. Bu konuşma sosyal medyada infial yarattı. Beklenildiği gibi taraflar gardını aldı. Sıradan insanların pervasızca konuşması normal ve onlar da kendi demokratik tepkisini veriyor ama bir siyasi partinin özellikle ana muhalefet partisinin antidemokratik tepkisi hiç olmadı. Sırf kendi gibi düşünmüyor diye onu hemen ülke sınırları dışına çıkarması oldukça yanlış ve antidemokratik bir tepkidir. Ülkedeki alışık olduğumuz bayağı tepki, hoşuna gitmeyenleri ülke dışına kovmak, ne diyelim buna da ‘Milli Tepki’miz diyelim.

Dindarlar Halil hocaya sahip çıkıyor karşısındakiler saldırıyor. Ve savunanlar bunun demokratik bir hak olduğunu ve hocanın ifade özgürlüğünü kullandığını söylüyor. Elbette doğru ama gelelim bu insanlar dindar olmayan hatta dinsiz olanlara da aynı tepkiyi veya desteği verebiliyor mu? O, onun fikri ben ona katılmasam da normal karşılıyorum, diyebiliyor mu? Yoksa din düşmanı veya vatan haini mi ilan ediyor. Celal Şengör, Mustafa Öztürk gibi kişiler din hakkında kendilerine uygun olmayan fikirleri ifade ettiklerinde onları hemen linç ediyorlar. Yani din karşıtı (daha doğrusu kendi düşüncelerinin zıttı) ifadeler olunca savunmadakiler karşıya geçiyor ve bu sefer onlar linç ediyor. Bu insanlar bu sefer onların ifade özgürlüğü hakkı olduğunu neden düşünmüyorlar?

Gürsel Tekin ve Kemalistler neden din hakkında konuşan insanlara saldırıyor da din hakkında olumsuz görüş bildirenleri ve onların fikirlerini savunuyor. Neden onları fikir özgürlüğü sayarken hoşuna gitmeyen cümleleri ve sahiplerini linç ediyorlar da bu onların demokratik hakkı diyemiyorlar.

Benim itirazım buna bir taraf saldırıyor diğer taraf savunuyor. Aynı olay da başka biri olduğu zaman bu sefer savunanla saldıranlar yer değiştiriyor. Çünkü iki taraf da demokrat değil ve demokrasi ise hiç umurlarında değil. Onlar için önemli olan kendileri ve kendi gibi düşünenlerin özgürlüğüdür. Onlar için yapılan olay veya iş değil, onu kimin yaptığıdır. Yapılan işe değil de yapana göre tepki veriyorlar bu da onları komik duruma düşürüyor ve Altan’ın dediği gibi onları birbirinin aynı yapıyor.

Kemalistlere ve dindarlara seslenmek istiyorum; hiç kimse sizin inandığınız doğrulara ve inançlara inanmak zorunda değil. Hiç kimse sizin gibi düşünmek zorunda değil, hiç kimse sizin gibi veya sizin istediğiniz gibi giyinmek veya soyunmak zorunda değil. Hiç kimse size benzemek ve sizi mutlu etmek zorunda da değil. Artık bunu kafanıza sokun ve sizden olmayanlarla yaşama yaşayabilme yollarına bakın. İnanın o zaman Türkiye çok daha güzel ve yaşanabilir bir ülke olur. İşte o zaman ülkemiz herkesin özlediği mutlu ülke olur.

Unutmayın! Demokrasi, sana düşünceni serbestçe söyleme hakkı verdiği gibi, senden hoşuna gitmeyen düşüncelere, inançlara, giyime kuşama ve tüm insanlara saygılı olmanı da istiyor. Demokrasi tahammül rejimidir ve tahammülü olan insanların olduğu mecralarda gelişir. Bizimkiler gibi tahammülsüz insanlar topluluğunda işi zordur. Bizde aksak ve topal olduğu için yolu ağır ve yavaş alır, menzile geç ulaşır. Gelecekte bu yaşanılanlar anlatılacak ve insanlar bu olaylara ve tepkilere gülecek, onun için tavsiyem demokrasiyi çabuk öğrenelim ve başkasına maskara olacak söz ve davranışlardan kaçınalım.