Toplum halinde yaşamanın insana sağladığı bir takım haklar ve yüklediği sorumluluklar vardır. Bu haklara saygı göstermek, sorumlulukları yerine getirmek herkesin ortak görevidir.

Hak denilince korunması, gözetilmesi gereken değerler,  kişi ve kamu hakları akla gelmektedir.

 Bu haklara riayet edildiği ve sorumluluklar yerine getirildiği oranda toplumda huzur ve mutluluk olur. Nitekim günümüzdeki huzursuzlukların, kavga ve cinayetlerin, hatta savaşların, haklara saygı gösterilmemesinden kaynaklandığını bilinen bir gerçektir.

 Bunun için Yüce dinimiz İslam, ırk, cinsiyet ve inanç ayrımı yapmaksızın bütün insanların haklarını kutsal ve dokunulmaz kabul etmiş, bu hakların ihlaline karşı maddi ve manevi birçok müeyyide getirmiştir.

 Kişinin en önde gelen hakkı, yaşama hakkıdır. Bu hakka karşı işlenecek tecavüzler dinimizde büyük günah ve suç olarak sayılmıştır. Bu konuda Allah’u Teala Kur’anı Kerimin Nisa suresinin 93. Ayetinde

(Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.) buyurmuştur.

Ayrıca unutulmamalıdır ki, insanların itibarını sarsıcı, onurunu kırıcı sözler sarf etmek veya aynı anlama gelebilecek benzeri davranışlarda bulunmak da birer kul hakkı ihlalidir. Bu bakımdan Kur’anı Kerimin değişik Ayetlerinde iftira, gıybet, dedi-kodu, başkalarının özel hayatlarını ve gizli hallerini araştırmak, kötü lakap takmak, alay etmek gibi her türlü çirkin tavır ve davranışlar yasaklanmıştır. Bu konuda Allah’u Teala Hucurat suresi 11 ve 12. Ayetlerinde

( Ey Müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler.  Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi ayıplamayınız, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayınız. İmandan sonra fasıklık, sapıklık ne kötü bir şeydir. Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakınınız. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin ayıplarını, kusurlarını araştırmayınız. Birbirinizi gıybet etmeyiniz, biriniz,  ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’ın emirlerine karşı gelmekten korkun. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.) buyurmuştur.

 Yüce Rabbimiz; “birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin”buyurarak,insanların ölçü ve tartıda hile, hırsızlık, emanete hıyanet,rüşvet gibi gayrı meşru  yollarla birbirinin   mallarını yemelerini,haklarını gasp etmelerini yasaklamıştır Bu konuda Allahu teala Bakara  suresinin 188. Ayetinde

 (Mallarınızı kendi aranızda haksız sebeplerle yemeyin,yedirmeyin. Kendiniz bilip dururken, başkalarının mallarından bir kısmını haram yollardan yiye bilmeniz için o malları hakimlere, idarecilere vermeyiniz.) buyurmaktadır.

 Kul hakkı ihlaline sebep olan ve islamın yasakladığı pek çok olumsuz davranışlar vardır.Cana kıymak,zina etmek,insanların namus ve şereflerine leke sürmek,   aldatmak,hile yapmak,borcunu kasıtlı olarak  ödememek, yetim hakkını yemek,sövmek,dövmek, yaralamak,çalmak gibi tavır ve davranışlar da kul hakkı ihlalidir.Çevreyi, havayı,suyu kirletmek,sigara izmariti, çöpleri atmakla yerleri kirletmek,kurallara uymamak, çevreyi rahatsız  etmek,kirli elbise ve çorapla camiye gitmek de birer kul hakkı ihlalidir.

 Aynı şekilde şahsi çıkarlar uğruna kamunun haklarını, malını zimmetine geçirmek,kaçak elektrik,kaçak su kullanmak,görevi kötüye kullanmak, ayrım yapmak,adam kayırmak, rüşvet alıp vermek gibi her türlü olumsuz tavır ve davranışlar samımı bir  müminin asla yapmaması gereken hak ihlalleridir.

Dünya hayatımızı perişan etmemek, hiçbir ayrıcalığın söz konusu olamayacağı, haklı ve haksızın mutlaka ortaya çıkarılacağı kıyamet gününde mahcup olmamak için; kul ve kamu hakları konusunda son derece duyarlı olalım. Her kesin hak ve hukukuna saygı gösterelim. Kul hakkıyla Allah’ın huzuruna çıkmayalım.

Kul hakkını, hak sahibi bağışlamadıkça Allah’u Teala’nın bağışlamayacağını bilelim.

Bu konuda Ebü Hureyre’nin rivayet ettiği 2533. Hadisi Şeriflerinde

 Peygamber Efendimiz S.A.S. mealen:

( Müflis kime denir bilirmisiniz? diye sordular. sahabeler ya Resullallah,bizdeki müflis demek,malı,  parası olmayan bir kimse”demektir,diye cevap verdiler.

Allah’ın Resulü S.A.S.şöyle buyurdular:(Ümmetimden olan müflis, kıyamet gününde Allah’u Teala’nın huzuruna namazıyla, orucuyla, zekatıyla sevabıyla gider;ancak bununla beraber  buna sövmesi,şuna iftira etmesi, haksız yerde çıkar elde etmesi,  başkasının  malını yemesi,şunu öldürmesi, bunu dövmesi de olmuş. Hak sahipleri kendi haklarını müflis ve haksız olan  adamın sevaplarından birer,birer alırlar.Şayet hak sahibi hakkını tamamen geri almadan adamın sevabı bitmişse hak sahibinin günahlarından alınarak haksız ve müflis olana yüklenir..Böylece haksız adam sevabsız ve günahkar olarak Cehennemin ateşine atılır.) buyurmuşlardır.

Kalın Sağlıcakla…