Bireysellikten toplumsallığa geçmeye o kadar ihtiyacımız var ki şu günlerde? Korona virüs ün devam ettiği süreçten geçiyoruz! Yaşmakta oluğumuz virüs bizleri birimizden uzaklaştırdığı bir gerçek!.  Herkes birbirinden korkmaya başladı. Şimdide aşı yaptırmak istemeyenler var. Buda büyük oranda virüs tehlikesi ile karşı karşıya, bırakıyor!

Yazının başında “Gül Çitil Okur’u” sormuştum. Gül Çitil Okur Kahramanmaraş Ak
Parti il kadın kolları başkanı: Gül birçok başkanın başaramadığı birlikte yaşamayı, tekrar gündeme taşımaya çalışıyor. Başta Sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya gelerek: Kadınlara yönelik yapılan çalışmaları anlatıyor. “Kadınlarımız bizim için çok önemlidir. Kadınlarımızın gücünün tartışılamaz olduğunu” söylüyor.

Bizim AB ülkeleriyle kadınlar konusunda çok farlıyız. Cumhuriyetin ilk yıllarında onlarda kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmezken biz o dönemde kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkını vermiş bir ülkeyiz.

2020 itibariyle kadın nüfusumuz 41 milyon 698 bin %49,9. Erkek nüfusu: 41 milyon 915 bin. Nerdeyse kadın nüfusu ile erkek nüfus aşağı yukarı aynı.

2019 itibariyle 25-49 yaş gurubunda çalışan kadın sayısı %26,7 bu erkek çalışan sayısına göre eksik. Bunların yanı sıra iş hayatında kadının çok fazla yükselmesine olumlu gözle bakılmaması da bir gerçek.  Özellikle bu alanda yeri artıkça “kadın çalışan ”kadın mühendis, kadın doktor, gibi cinsiyetçi rollerle beraberinde artış göstermiştir.

Türk gelenek ve görenek yapı ataerkil bir toplum düzeyine dayandığı için, temel taşlarını tamamen yıksak günümüz de hala büyük bir sorun olarak karşımızda duruyor. İş hayatına atılan kadının çok büyük işler başarması ve “bilim kadını “olarak adlandırılması toplumun bir kısmı tarafından hala alışagelmiş bir olay değildir. Geleneksel cinsiyet yollarını etkileyen bazı medyanın bu konuda insanları yanlış yönlere itmesi ise Türk toplumunu hala 21.yüzyılının zorunluklarına yükseltilmemesine en büyük engeldir.

TOPLUM YARARINA

Toplum Yararına duyarlı ve özverili olmak kolay mı? Elbette değil. İçinde bulunduğumuz zaman diliminde; çağdaş uygarlığın teknolojik nimetleri, insanların acımasız bir savaşımın içine itiyor. Daha iyi yaşamak, bir de özenti tutkusu eklenince buna ihtirası frenlemek oldukça zor olsa gerek.

Toplum yararına bireyleri idealize etmenin, güçlüğü de ortada. Çünkü insanlar üzerinde giderek ağırlaşan ekonomik baskıları ve sonuçlarını görmezlikten gelemeyiz ki. Kuşkusuz, uygarlığın gelişimi adına ne yapılıyorsa insanlığın refahı ve mutluluğu içindir. Ancak her nimetin, külfeti de birlikte getirdiğini unutmamalıyız. Nimet-külfet dağılımı adil temeller üzerine oturtulmadığı zamanlar, toplum barışının bundan olumsuz etkileneceği gerçeği göz ardı edilmemeli.

Kadınlar için bu kadar olumsuzlara rağmen Ak Parti il başkanı Gül Çitil Okur’un ben varım diyerek çalmadığı kapı bırakmaması da takdire edilecek bir durumdur.