Marketler zincirleri ilk açılmaya başladıklarında; hızlı tüketim ürünleri olan gıda, içecek, temizlik ve kişisel ürünlerle başladılar. Birkaç yıl içerisinde bu market zincirlerinin sayısı giderek arttı.  Her mahallede, bir kaç markete rastlamak mümkün oldu.

Üste bahsettiğim ürünlerle başlayan zincirler giderek, çeşitlerini hem de sayılarını artırdılar. Örneğin kışın, ısıtma, yazın soğutma, okul zamanında, çanta, defter kalem silgi vs. Deniz mevsiminde mayodan terliğe.

Beyaz eşyadan mutfak robotuna, zücaciyeden bisiklete meyveden sebzeye kadar sayamadığımız birçok ürünü, mevsime göre bulmak mümkün.

Bunun karşısında özel sektör bu dev marketler hem fiyat hem de çeşit itibariyle boy ölçüşemez durumu geldiler.

Ticaret bakanlığının hazırladığı taslakta, yeni faaliyete geçmek isteyen zincirlere karşı zor koşular öne sürülüyor.  Yeni kurulacak marketler için caydırıcı bir unsur olarak kabul edilebilir.

Bakkal, büfe ve market gibi mikro işyeri arasında yeni kurulacak işyerlerinin 200 metre aralık getirilmesini de doğru buluyoruz.

Esas mesele marketlerin ilk açılış amaçlarından uzaklaşmaları…

 Bu güne kadar süreç serbest piyasa ekonomisinin dinamiklerine geçmiş.

 Yenilerinin açılmasını zorlaştırmak olsa da, sonucu zaman gösterecektir.

SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ GÖREVİ, ÜYELERİNİ KORUMAK VE KOLLAMAK

Evet, Odalar, dernekler ve birlikler üyelerini korumak ve kollamak için varlar dedik... Ama diğer taraftan da, bu kadar kat edilmiş yoldan sonra o devasa market zincirlerinin akışını durdurmak veya yeni açılacak olanları engellemek kalıcı çözüm değil.

Sokağın gündemi çok farklı: Bir tarafta devamlı kan kaybeden bir esnaf. Diğer tarafta her türlü imkanı sunan ve kazancını artıran marketler zinciri var.

Birde gözden kaçırdığımız; Y ve Z kuşağı... Bu kuşak online sistemle alışverişlerini yapmaktalar. 

Gelişmiş ülkelerde küçük işyerleri AVM’lerde yer alarak işi çözmüşler. Avrupa’da AVM’ler bu şekilde doğmuş. Hepsi büyük şirketlerin hissedarı konumuna gelmişler. Bizim ülkemizde, belki kısa vadede olmaz. Ama uzun vadede büyük şirketlerin hissedarı durumuna gelmek zorundalar.

Bu önemli konuyu basit tedbirlerle aşamayız. Geleceğe de ertelemeyiz. Geleceğe ertelenmiş sorunlar, geleceğinkilerle birleşerek çığ gibi büyür altından kalkamayız. Geçmişin pişmanlıklarına ya da geleceğin tasalarına gömülüp gideriz.