Gönül ve ruh dünyamızı aydınlatan büyüklerimizi unutmamak adına O zatların, miladi, hicri doğum ve ölüm tarihlerine göre; yıldönümleri geldiğinde hayatlarına dair kısa bilgileri derleyerek her Cumartesi bu köşede yazmaktayım. Bu hafta ki gönül dünyamızı aydınlatan mümtaz şahsiyetlerden bazıları:

YAVUZ SULTAN SELİM HAN  

(D: M.10 Ekim 1470 – Ö: M.21 Eylül 1520 )

Dokuzuncu Osmanlı Padişah ve Osmanlı'nın ilk İslam halifesi.10 Ekim 1470 de Amasya’da doğdu. Babası II. Bayazit, annesi Dulkadiroğlu Alaüddevle Bey’in kızı Ayşe Hatun’dur. Padişah olduğunda ilk hedefi Anadolu’daki birliği sağlamak oldu. Bu sebeple 1514 yılında İran seferine çıktı. Safevi ordusuyla Çaldıran Ovası'nda karşılaştı. Şah İsmail’i hüsrana uğratarak tahtını elinden aldı. Sefer dönüşünde ise 13 Haziran 1515 de Dulkadiroğlu Beyliği'ne son verdi. 1516 da Mısır seferine çıktı. Mercidabık'ta Memluk Ordusunu bozguna uğrattı. Sina Çölü’nü geçerek Kahire’ye girdi. Cuma namazında Hutbe kendi adına okutuldu. Mısır Seferi sonucunda kutsal topraklar Osmanlı hâkimiyetine girdi. 6 Temmuz 1517'de Kutsal Emanetler ve Hilafet Abbasi soyundan Osmanlı soyuna geçti. Batı seferine çıkmak isteyen Yavuz, hazırlıklar sırasında sırtında çıkan bir çıban yüzünden rahatsızlandı. 21 Eylül 1520 de Çorlu karargâhında Hakka yürüdü. Vefatından az önce, ahvalini sorduğu Hasan Can “Artık Allah ile olma vaktidir hünkârım” dediğinde, Yavuz’un verdiği cevap çok manidardır… “Ya sen bizi şimdiye kadar kiminle bilirdin Hasan Can?...”

HAMİD-İ VELİ ( SOMUNCU BABA )

 ( D:M.1331- Ö: M.Eylül 1412)

Türk-İslam Âlimlerinden. Kayseri'nin Akçakaya Köyü’nde Miladi 1331 de doğdu. Anadolu'yu manevi fetih için gelen Horasan erenlerinden Şemseddin Musa Kayseri'nin oğludur. Yıldırım Beyazıt zamanında yaşamış. 24. Kuşaktan Peygamber Efendimiz (sas)’in neslinden gelmektedir. . Şeyh Hamid-i Veli, ilim alanındaki çalışmalarını Şam, Tebriz ve Erdebil'de sürdürmüştür. Alaaddin Erdebili'den ve Bayezid-i Bistami'nin ruhaniyetinden manevi terbiye almıştır. Dini ve dünyevi ilimlerle ilgili icazet alarak, irşad vazifesi için Anadolu'ya dönmüş Bursa'ya yerleşmiştir. Bursa'da çilehanesinin yanında yaptırdığı ekmek fırınında somun pişirip çarşı pazar dolaşarak insanlara ekmek dağıtmıştır. Bu yüzden Şeyh Hamid-i Veli Hazretleri, Somuncu Baba ve Ekmekçi Koca olarak tanınmıştır. Bursa Ulu Cami’nin açılış hutbesini Şeyh Hamid-i Veli Hazretleri okumuş. Hutbede Fatiha Suresini yedi farklı şekilde yorumlamıştır. Bursa'dan ayrılarak Aksaray'a gelmiştir. Aksaray'da Hacı Bayramı Veliyi dünyaya ve ahirete ait ilimlerde eğiterek yetiştirmiş. İrşad vazifesi için Ankara'ya görevlendirmiştir. Şeyh Hamid-i Veli, Eylül 1412 (h. 815)'de Darende'de Hakka yürümüştür. Kabri, kendi zamanında halvethane olarak kullanılan, Darende’de şimdiki Şeyh Hamid-i Veli Camii içerisindedir. Hâlen, Darende’de “Osman Hulusi Efendi Vakfı” ismiyle anılan külliyede, Hamid-i Veli soyundan gelen zatlarca tasavvuf hizmetleri devam etmektedir.

İMAM ZEYNEL ÂBİDÎN

( D: H.38, M.659 – Ö: H.25 Muharrem 94, M.712)

Hz.Ali’nin torunu, Hz.Hüseyin oğlu. Hicri 38, Miladi 659 yılında Medine’de doğdu. Takvasından dolayı Ali Zeynelâbidîn (Allah’a ibadet edenlerin ziyneti) lâkabını almışlar. On iki imamın dördüncüsü olarak kabul edilir. Üç kardeşi Kerbela vakıasında şehit olduğundan, kendisi de ağır hastalığı nedeniyle fiilen katılamamış. Kerbela'da bulunmasına rağmen canlı kalmış ve harem esirleriyle birlikte Şam'a gönderilmiş. Şemir b. Zülcevşen kendisini öldürmek istediyse de Emevî ordusu kumandanı Ömer b. Sa‘d tarafından kurtarılmış. Böylece Kerbelâ faciasından sağ kurtulan tek Hüseyin evlâdıdır. Kerbela vakasından sonra Ehl-i Beyt şeceresi genelde erkekler üzerinden, Zeynelâbidîn yoluyla devam etmiştir. Hayatını daha çok ilim ve ibadetle geçiren Zeynelâbidîn’in, vefatı ve vefat tarihi ile çeşitli rivayetler vardır. Hicri 25 Muharrem 94 yılında ( Miladi 712) Medine’de vefat ettiği ve Bakī‘ Kabristanı’na amcası Hasan’ın yanına defnedilmiştir. Malatya Battalgazi ilçemizde de İmam Zeynelâbidin Hazretleri’ne ait olduğu düşünülen bir türbe vardır.  Babası İmam Hüseyin'den Kerbelâ’da kutsal emanetleri teslim aldığı rivayet edilmektedir.