"Milyonlarca öğrencimizin, öğretmenimizin ve velilerimizin çığlığını duyurmak, gelecek nesillerimizin teminatı olan çocuklarımızın ve gençlerimizin yanında olmak diyen İYİ Parti Eğitim Politikaları Başkanı Şenol Sunat, haksız ve hukuksuz biçimde eğitim hakkının ihlal edilmesine karşı, gerçekleri paylaşmak İYİ Parti’nin varlık sebepleri arasındadır” dedi.  

“ACİLİYETİNE BİNAEN; KARNE NOTU KONUSU İLE BAŞLAMAK İSTİYORUM”

 İYİ Parti Eğitim Politikaları Başkanı Şenol Sunat Millî Eğitim Bakanlığı, uzaktan eğitim sürecinde birçok tutarsız karara imza atmıştır diyerek şu ifadeleri kulandı.  2020-2021 öğretim yılı birinci dönem karne notları ile aldığı kararlar da son derece çelişkilidir. Bakanlık, daha önce u zaktan eğitim sürecinin sınavla değerlendirilmeyeceğini açıklamış ve 8 Mayıs'ta bu yönde yönetmelik değişikliği yapmıştır. Bu değişikliğe göre okullarda sınav yapılmaması gerekirken, MEB kendisiyle çelişerek hem ortaokullarda hem de liselerde sınavların yapılması istenmiştir. Ortaokul ve liselerin bir kısmı yüz yüze sınavları yapmış, bir kısmı ise 4 Kasım 2020’de okullar tamamen uzaktan eğitime geçtiği için sınavları yapamamıştır. 31 Aralık 2020 ve 6 Ocak 2021 tarihlerinde yapılan yönetmelik değişiklikleriyle uzaktan eğitimde sınav yapılamayacağına ilişkin hüküm kaldırılmış yani sınav yapılması kararı verilmiştir. Ancak Bakanlık Liseler için birinci dönem notlarının ikinci dönem yapılacak sınavlar üzerinden verileceğini, ilkokul ve ortaokullarda karne notlarının derse katılım puanı ile belirleneceğini ve velilerin sınav notlarının ilk dönem karne notu değerlendirmesinde kullanılmasını istemeleri halinde 21 Ocak’a kadar okul müdürlüklerine başvurmaları gerektiğini açıklamıştır.

“RESMİ YAZILAR YÖNETMELİK HÜKMÜNÜ DEĞİŞTİREMEZ!”

Yönetmelikte "sınav yapılmaz” derken, sınav yapın diye emir veren; Yönetmelikte "sınav yapılır" derken "Sınav notlarını iptal eden" bakanlığı anlamak mümkün değildir. Hatırlatmak isteriz ki, resmi yazılar yönetmelik hükmünü değiştiremez!’

Yapılan bu çelişkili açıklamalar ve hatalı kararların doğuracağı sorunları öğretmenlerin üzerine yıkmak ve onlara böyle vicdani bir sorumluk yükleyerek, çözümsüzlüğün içine itmek ne kadar adildir?

Öğretmenlerimiz, imkânı olmadığı için derse katılamayan, derse katıldığı halde derste aktif olmayan ya da derse kısmen katılabilen öğrencilerini nasıl değerlendireceklerdir?

İnternet ve tableti/bilgisayarı/televizyonu/akıllı telefonu olmadığı için uzaktan eğitim derslerini takip edemeyen milyonlarca öğrenciye nasıl not verilecektir?

Bu öğrencilere derslere katılamadıkları için zayıf/düşük not mu verilecektir?

Tutarsız uygulamalar uzaktan eğitimde yaşanan sorunları daha da beslemekte, öğrenci- veli-öğretmenleri kaosa sürüklemektedir.

“İYİ PARTİ OLARAK ÖNERİLERİMİZ VAR”

Öncelikle acilen uzaktan eğitim sürecindeki eşitsizlikler ortadan kaldırılmalıdır. Uzaktan eğitim sürecinde öğrenciler arasında eğitime erişim eşitliği sağlanmadan not verilmesi adil değildir. Bu yüzden temel eğitim ve ortaöğretimde 2020-2021 öğretim yılı birinci döneminde öğrencilere hiç not verilmemeli, ikinci dönemde yüz yüze yapılacak sınav ve değerlendirme sonuçlarına göre (birinci dönemde yapılan sınav sonuçları birlikte değerlendirilerek) sınıf geçme notu verilmelidir.

Uzaktan eğitime erişemeyen ve sınavlara giremeyen öğrenciler, yüz yüze eğitim başladığında önce telafi eğitimine alınmalı, bu öğrencilerimizin dönem notları telafi eğitimi sonunda yapılacak sınavlarla belirlenmelidir. Ayrıca tüm öğrencilerin öğrenme kayıplarını telafi etmek için ilkokul, ortaokul ve liselerde eğitimi destekleme ve yetiştirme kursları açılmalıdır.

Bakanlık, özellikle merkezi sınavlara girecek ortaokul son sınıf ve lise son sınıf öğrencilerinin ortalamalarını etkileyecek ve mağduriyetlerine yol açacak düzenlemelerden kaçınmalıdır.

Milli Eğitim Bakanı Sn. Ziya Selçuk çıktığı bir televizyon kanalında öğrencilerin, öğretmenlerin ve velilerin cevaplamasını istediği sorulara tatmin edici cevaplar verememiş, rakamsal olarak da doğru olmayan bilgilerle cevap bekleyen soruları geçiştirmiş, yapay zekadan, bastıkları kitapçıklardan, bin sayfalık dergilerden bahsetmeyi uygun görmüştür.

6 MİLYONDAN FAZLA ÖĞRENCİ 2020-2021 EĞİTİM YILINDA UZAKTAN EĞİTİME ULAŞAMAMIŞTIR!

İnternet yapımızın fiber optik açısından yetersiz olduğu ortadadır. Türkiye'de ortalama hız 3G bile değildir. 178 ülke içinde sabit internette ortalama internet hızına göre 101'inci sıradayız.

EBA’ya erişimin sağlıklı bir şekilde sağlanabilmesi için ülkemizdeki fiber altyapı kapasitesinin 200 kat artırılması gerekmektedir. Bazı yerleşim birimlerinde buna büyük şehirler de dahil, internet bağlantısı dahi bulunmamaktadır. Sn. Bakan, EBA’ya girişin 3 milyon canlı ders kapasitesine ulaştığını söylemektedir, ancak 1 milyon kişi EBA’ya girdiğinde sistem çökmektedir.

Ülkemizde 18 milyon K12 öğrencisi olduğu düşünüldüğünde, kısmen katılan veya katılamayan 6 milyondan fazla öğrencimiz 2020-2021 eğitim yılında uzaktan eğitime maalesef ulaşamamıştır!

TABLET DAĞITIMINDA ADİL OLUNMASI GEREKMEKTEDİR!

Tablet dağıtımı birçok ilde iktidar partisinin şovuna dönüştürülmüştür. Dağıtılacağı söylenen 500 bin tabletin temin edilmesi STK’lar, iş adamları vb. kişiler ve kurumlara havale edilmiş, şimdi de tedarikte sıkıtılar olduğu Sn. Bakan tarafından ifade edilmektedir. 500 bin tablet bağış yoluyla bulunsa bile, yeterli değildir.

BİRİKEN FONLAR NEDEN EĞİTİM İÇIN KULLANILMIYOR?

Evrensel Hizmet Fonundaki birikimler ve BTK’nın sektörden aldığı gelirler bir an önce zaktan eğitimde mağdur öğretmen ve öğrencilerimiz için kullanılmalıdır. Defalarca bunu önermemize rağmen fonlarda biriken kaynaklar neden eğitime aktarılmıyor? EBA’ya erişimde internet kullanımının ücretsiz olması veya öğrenci başına aylık 30-35 GB kota verilmesi düşünülebilir. İletişim hizmetleri de KDV ve ÖİV’den muaf tutulabilir. Yeri geldiğinde müteahhitlerin milyonlarca dolar vergi borcunu silen, geçmediğimiz köprüler, uçmadığımız hava limanları için yıllarca dolar üzerinden ödeme yapmayı kabul eden devletimizin, geleceğimizin teminatı evlatlarımıza ayıracağı bir kaynak yok mudur? 5 milyon öğrencinin 5 müteahhit kadar değeri, kıymeti yok mudur? Şeffaflıktan uzaklaşmak, problemleri görmezden gelmek, mağduriyetlerin boyutunu gizlemek eğitim sistemimizde var olan krizi daha da derinleştirmektedir. Bu yanlış yöntemden bir an önce vazgeçilmeli, tüm veriler şeffaf bir biçimde Türk Milleti ile paylaşılmalıdır. Salgın dolayısıyla vaka sayısı bizden daha fazla olan ülkelerde, yüz yüze eğitim devam etmektedir. Tüm tedbirler ivedi bir biçimde ele alınarak yarı yıl tatilinden hemen sonra okullar, özellikle ilk ve ortaokullar mutlaka açılmalıdır. Öğrenme yoksulluğu hem ülkelerin insan sermayesini geliştirme hem de “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarını” gerçekleştirme çabalarını tehdit etmektedir. Kısacası gelecek nesillerimizi her anlamda zor günler beklemektedir.

BİR NESLİ GÖZ GÖRE GÖRE KAYBEDECEĞİZ!

Bu kapsamda ilkokulda okuyan özellikle de 10 yaş altındaki öğrencilerimiz için acil bir eylem planı hazırlanmalı ve gereken önlemler hiç vakit kaybetmeden alınmalıdır. Aksi takdirde çok açık söylüyorum, bir nesli göz göre göre kaybedeceğiz!

Bu bağlamda okullarımızın alt yapıları, dezenfekte, temizlik işlemleri ve servis durumları planlanmalı, her okula en az bir sağlık görevlisi ve bilişim öğretmeni atamaları gerçekleştirilmelidir. En az 60 bin öğretmen ataması ve engelli öğretmenlerin ataması ve Suriyeli öğrenciler için görev yapan piktes öğretmenlerinin kadroya alınması işlemleri hızlandırılmalıdır.

TAŞIMALI EĞİTİME SON VERİLMELİ, KÖY OKULLARI YENİDEN AÇILMALIDIR!

Okulların açılması için tek tip, merkeziyetçi çözümden öte, bu süreçte sorumluluk il ve ilçe millî eğitim müdürlüklerine bırakılmalıdır. Bu iktidar döneminde 20 bin köy okulu kapatılmış, köylerden şehirlere ciddi bir göç yaşanmıştır. Köyler boşalmış, 1,5 milyon öğrenci taşımalı sistemle eğitim görmeye başlamıştır. Bu anlamda köy okulları yeniden açılmalı, köylere yatırım yapılmalı ve evlatlarımız kendi köylerinde-kendi mahallelerinde bulunan okullarda eğitim almalıdır. Taşımalı eğitim adı altında karda-kışta, her türlü riske rağmen çocuklarımızı oradan oraya taşıyarak verilen bu eğitim modelinden bir an önce vazgeçilmelidir!" (HABER: YAŞAR ERİKLİ)

Editör: Haber Merkezi