KİÜ tarafından “Davranışsal Bağımlılık” konulu çevrim içi konferans düzenlendi. KİÜ Youtube kanalı üzerinden gerçekleştirilen konferansta, Dr. Öğr. Üyesi Dilem Dinç tarafından, davranışsal bağımlılıklar ve önerilen tedavi yöntemleri anlatıldı.

Bağımlılığın, biyolojik, psikolojik ve sosyal bir hastalık olarak tanımlandığını belirten Dr. Öğr. Üyesi Dinç, bağımlılıkların bir ilaca, bir maddeye ya da davranışa yönelik farklı biçimlere ayrıldığını ifade etti. Bağımlılıklarda, kullanılan maddenin alınmasının ya da sergilenen davranışın gerçekleştirilmesinin zamanla arttığını, yapılmadığında yoksunluk hissinin fazlalaştığını ve hayatın bir süre sonra sürdürülemez hale geldiğini dile getiren Dinç, şöyle konuştu:

“Davranışsal bağımlılıklar da madde bağımlılığı gibidir. Bu davranış yapılamadığında, bir şekilde engellendiğinde madde bağımlılığında olduğu gibi yoksunluk hissi ortaya çıkar. Bazı insanlar için kumar oynamak, ya da paraşüt ile atlamak gibi davranışlar maddeler kadar bağımlılık yapıcı hale gelebilir. Bu davranışsal bağımlılıklarından en önemlilerinden bir tanesi kumar bağımlılığı, bir diğeri ise sigara bağımlılığı olarak ortaya çıkıyor. Bu örnekleri takıntılı egzersiz ve spor yapma, çalma hastalığı olarak adlandırılan Kleptomani ve takıntılı alışveriş yapma gibi artırabiliriz.

Tabi ki bağımlılık bir hastalık olarak görülüyor. Bağımlılıklar sosyal hayatı bozabiliyor, aile için de sorunlar yaratabiliyor. Ekonomik ya da sağlık sorunları yaşanabiliyor. Bazen hayat artık sadece bu davranışın etrafında dönmeye başlıyor ve kişi sadece bunu yapmaya başlıyor. Burada anlattığım durumlar her bağımlılık için gözlenebilse de farklı derecede etkiliyor insanları. Kumar bağımlılığı ekonomik sorunlara yol açarken, sigara bağımlılığı hem ekonomik hem de sağlık sorunlarını daha fazla artırıyor. Araştırmacılara göre bu davranışların çekici gelmesinin nedeni ise, değişken oranlı bir şekilde ödüllendirilmesi olarak görülüyor. Yani ödülün ne zamanı ne de miktarı belli. Mesela kumarda kazanıp kaybeden birini düşünün. Kazandığı para onun için ödüldür ama ne kadar para kazanacağı belli değil. Bunun için birey oynamaya hatta gittikçe daha fazla oynamaya devam eder. Kaybetse bile bir sonrakinde kazanacağını düşünme ihtimali bile onu yeniden yeniden oynamaya sürükler. Hiçbir şeyin kumarı oynama şansından daha önemli olmadığı hissedilene kadar gittikçe daha büyük miktarlarda parayı riske atarak daha fazla oynamaya başlar bu kişiler. Çünkü bir sonraki büyük kazancın ne zaman olacağı fikrinde hiçbir zaman emin değildir. Emin olmadığı için bu istek hissi artar. Bu da insanları yeniden oynamaya ikna etmeyi kolaylaştırır.”

Son yıllarda yapılan araştırmalarda davranışsal bağımlılıkların da madde bağımlılıkları gibi beyinde benzer etkilere neden olduğunu dile getiren Dinç, “Burada saydığım davranışların tamamı bağımlı olan kişi davranışında çok uçta yani zirvede bir deneyim yaşar. Sonrasında da başka bir doruk noktası için bir isteği/arzusu olur. Bu davranışı engellendiğinde ise bir yoksunluk hissi yaşar. Son yıllarda yapılan çalışmalara baktığımızda özellikle madde bağımlılığından etkilenen beyin yapılarının da davranışsal bağımlılıklardaki ile benzer özellikler sergilediği görülmüş. Yani madde bağımlılığında hangi beyin bölgeleri etkileniyorsa, bu davranışsal bağımlılıkla ilgili yani o davranışın yapıldığı sırada benzer beyin bölgeleri etkileniyor. Örneğin uyuşturucu bağımlılığı olanların madde aldıklarında görülen etkiler, kumar oynama esnasında da beynin hemen hemen aynı bölümlerini etkilediğini göstermiş çalışmalar. Bu durumda aslında madde bağımlılığın altında yatan biyokimsayal, davranışsal ilkelerin kuralların daha iyi anlaşılması, davranışsal bağımlılık sorunu yaşayanların tedavisinde bize yardımcı olabilir, yol gösterebilir” diye konuştu.

DAVRANIŞ-ÖDÜL İLİŞKİSİNİN GÜCÜNÜN AZALTILMASI TEDAVİYİ KOLAYLAŞTIRIR

Bağımlılıklarla mücadele ve tedavilerde kullanılan yöntemlere ilişkin de bilgiler veren Dr. Öğr. Üyesi Dinç, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bağımlılıkların tedavisine baktığımızda, en başta bilişsel terapiler, ardından grup yardım terapileri karşımıza çıkıyor. Bunun yanında tıbbi tedavi yani ilaçla tedavi yapılabiliyor. Tedaviyi düşünürken de önce bağımlılığın nasıl bir seyir izlediği incelenmeli. Yani davranış nasıl ödüllendiriliyor. Bağımlılığa bu şekilde bakarsak, tedaviye yönlendiğimizde buradaki ödül-davranış ilişkisinin gücünü zayıflatarak bağımlılığı azaltabiliriz. Ödüllendirme gibi bir sonucun olmaması belki de davranışın azalmasını ya da kaldırılmasını sağlayabilir. Bu şekilde düşündüğümüzde beyindeki ödüllendirme sistemi engellenirse, sonraki davranış eskiden var olan davranışın sonucunu ortaya çıkarmaz bu yüzden tepkinin azalması beklenir. Bağımlılık ya da alışkanlıklarla mücadelede bir diğer yöntem ise uzaklaşmak. İstenmeyen davranışları tetikleyen çevresel uyaranlardan kaçınmak olarak ortaya çıkıyor. Örneğin sigarayı bırakmak isteyen birisinin sigara içilen ortamdan uzaklaşması gibi. Üçüncü bir yöntem ise o davranış yapılmadığında ödüllendirme yöntemi. Yani sigarayı bırakmak isteyen bir kişinin bir hafta sigara içmemesinin ardından kendisini bir etkinlik yahut bir yemekle ödüllendirmesi gibi. Diğer bir yöntem ise ertelenmiş ödüllendirme. Yani sigara içmek isteyen bir kişi her istekte bu arzusunu bir iki saat ötelemesi durumunda, sigara içme isteği azalabilmektedir. Elbette ki bu davranışsal bağımlılıkla mücadele yöntemlerinden sadece biri tek başına yeterli olmayabilir. Bağımlılıkla mücadele için en azından iki yöntemi birlikte kullanmak gerekebilir. Davranışsal yöntemler ve tıbbi yöntemleri de birlikte kullanmak daha etkili tedavilere yol açabilir.” (HABER: MUSTAFA KÖMÜ)

Editör: Haber Merkezi