Haber7 Yayın Koordinatörü İbrahim Günay, "Erbakan'ın ömrünü adadığı o hayali Erdoğan gerçekleştirecek" adlı köşe yazısında, Erdoğan'ın "ekonomik kurtuluş savaşı" benzetmesi üzerinden uygulamaya koyduğu yeni ekonomik programı ve geçmişte Erbakan'ın faiz ile ilgili mücadelesine dikkat çekti.

İşte Günay'ın yazısının tamamı:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, günümüzün en büyük hastalığına karşı adını "Ekonomik Kurtuluş Savaşı" koyduğu ciddi bir mücadele başlattığını açıkladı.

Evet, bu ülke, faize ve faiz lobilerine karşı bugüne kadar böyle bir mücadeleye yeltenememişti. Bugün başladığımız bu mücadele ister istemez bizi biraz yıpratacak. AK Parti kurmayları, düşük faiz politikası ile yatırımın teşvik edileceği ve denenen yeni modelin 5 ay sonra olumlu sonuç vereceğini düşünüyor. Ben 5 ayda faiz savaşından galip çıkabilir miyiz? bilmem, fakat faizsiz bir sistemin mümkün olduğundan şüphem yok.

Bu topraklarda faizsiz bir sistemin nasıl mümkün olabileceğini ilk kez Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın ağzından duyduk. Hatta öyle ki Necmettin Erbakan’ın siyaset sahnesine atılmasının baş müsebbiplerinden biridir Faiz.

Necmettin Erbakan ilk kez pratik anlamda faizsiz sistemli sermayedarları bir araya getirerek "Gümüş Motor"u kurdu. Fakat siyasetin, bürokrasinin ve sermayenin milli sanayi ve faizsiz sistem üzerindeki baskıları ile "Gümüş Motor" iflas ettirildi. Erbakan bu durumun sistemsel sorun olduğunu anlayarak kendini siyaset sahnesine atmıştır.

Erbakan Hoca siyasi kariyeri boyunca da faiz ile mücadele etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan önderliğinde başlattığımız bu mücadelenin sonunda nasıl bir ekonomik sistem öngörülüyor bilmem ama ben Erbakan Hoca’nın kafasındaki modelleri hatırlamakta fayda olduğunu düşünüyorum.

ERBAKAN’IN FAİZ İLE MÜCADELESİ

Necmettin Erbakan, Faizi kapitalist sistemin bir ürünü olarak görüyordu. Nitekim Erbakan, faizi kapitalizm nizamın beş sömürü mikrobundan bir tanesi olarak tanımlardı. Erbakan’a göre, "Faizci düzen, her türlü ekonomik ve sosyal tahribatı meydana getirirken gelir dağılımının gittikçe bozulmasına, zenginin daha zengin, fakirin daha fakir olmasına yol açmaktadır" ve "Böylece faizci kapitalist düzen sonuçta ülkeleri ve dünyayı sosyal patlamalar ve harplere sürüklemektedir."

FAİZ DURAN BİR PARANIN KIYMETİNİ DÜŞÜRMEKTİR!

Erbakan’a göre, "Faiz, duran bir paranın bir yıl sonra faiz nispetinde kıymetini düşürmek demektir. Bu mekanizma yanlış anlaşılıyor. Şimdi Türkiye’de %20 faiz var. Fiiliyatta Türkiye’de her sene fiyatlar %20 artacaktır. Bunun önüne geçilemez. Mekanizmamız böyle; % 20 faiz demek her sene fiyatlar %20 artacak demektir. Bu bakımdan faizci bir nizamın içerisinde stabil bir ekonomi kurmak mümkün değildir. Kapitalist nizamın bütün sancıları buradan ileri geliyor. Hiçbir şeyi sabit tutamazsınız."

Erbakan’a göre, faizi zenginler değil fakirler öder. Çünkü zengin malı satarken, bütün faizleri malın üstüne koyar ve dolayısıyla alıcı o faizi ödemek zorunda kalır. Ona göre, "faiz sonunda fakiri ezer. Çünkü masrafa yazılır, fakir fukaranın aldığı malın üzerine biner. Faiz iktisatta istikrarsızlık doğurur. Faiz nispetinde para her sene otomatikman kıymetini kaybetmek mecburiyetindedir."

FAİZ MALİYETLERİ YÜKSELTİR

Erbakan’a göre faiz iki türlü sorun getiriyor. Bir tanesi maliyetler içerisine giriyor ve maliyetleri yükseltiyor, bundan dolayı daha ucuza mal olacak bir ürün, faizli sistemde daha pahalıya mal oluyor. Faizin bir ikinci mühim sorunu da fiyatların her sene artmasını intaç etmesidir. Yani faiz sadece bir kere, bir mal üretilirken fiyatı arttırmakla kalmıyor, bütün malların fiyatlarında her sene tekrar arttırıcı rol oynuyor. Diğer bir ifade ile paranın kıymetini düşürücü rol oynuyor. Paranın kıymetini düşürmesi de bütün iktisadi hayattaki istikrarsızlığın temelini ve kökünü teşkil ediyor.

ERBAKAN’IN FAİZE KARŞI ÖNERİLERİ

Erbakan’ın faiz ve sistem ile mücadelesinde MSP dönemi önemli yer teşkil eder. MSP, 1973 seçim beyannamesinde faiz sistemine karşı kar ortaklığı prensibi üzerinde durur. Erbakan, faiz sistemine karşı kar ortaklığı prensibini öne çıkarmıştır. Bunun için 70’li yıllarda Sanayileşmeyi gerçekleştirmenin yolu olarak da ilk devlet teşebbüsünün oluşması ve sonrasında kar ortaklığı prensibine dayanan Bölgesel Kalkınma Şirketlerinin kurulması fikrini ortaya atmaktadır. Bölgesel kalkınma şirketleri teoride kar ortaklığı sistemiyle nasıl sanayileşilebileceğini ve bölgesel olarak nasıl kalkınmanın sağlanacağını bizlere göstermektedir.

Erbakan’a göre, "Bölgesel Kalkınma Şirketleri" bölgede projelerin, etütlerin sağlanmasında etkin olacak ve yeni fabrikaların kurulusunda öncü olacaktır. Bu şirketlere bölge sakinleri katılacak ve kurulacak olan sanayiye isteyen ortak olacak, isteyen niteliği gereği istihdam edilecektir. İstihdam edilen ayrıca fabrikadan hisse sahibi olacaktır. Bu olay kar ortaklığı sistemi ile isleyecektir. Devlet kurulacak olan fabrikalara faizsiz kredi verecek ve fabrikanın yol, su, elektrik gibi asli hizmetlerini yerine getirecektir. Kuruluştan sonra fabrika kredi borcunu ödeyecek ve ortaklarına (bölge sakinleri, isçiler vs.) kazanç sağlayacaktır. Kazancı yükselen bölge sakinleri, yeni yatırımlar için Bölgesel Kalkınma Şirketine yönelecektir. Böylelikle bölgesel kalkınma sağlanacaktır.

Erbakan’ın faize karşı geliştirdiği kar ortaklığı sistemi bu dönemde sanayileşme projeleri üzerinden kendini göstermektedir. 39. ve 41. Hükümet ortağı olduğu dönemlerde sanayileşme taahhütleri ile alakalı daha somut politikalar uyguladığını görmekteyiz. Bu somut politikalarda en önemli örneği Devlet Sanayi ve İsçi Yatırım Bankası (DESİYAB) oluşturmaktadır. DESİYAB, Sanayileşmeyi yaymak ve bunun finans kaynağını oluşturmak amacıyla kar ortaklığı prensibine dayanan bir kurum, Erbakan’ın faizle mücadelesinde en önemli örnektir.

REFAH PARTİSİ VE ADİL DÜZEN

Refah Partisi, siyasi ve ekonomik söylemini sanayileşme yerine liberalizmin de etkisiyle Adil Düzen üzerinden yapmıştır. Adil Düzen, sanayileşme sürecini anımsatmaktadır. Kar ortaklığı prensibine ek olarak Adil Düzen’de üretim ortaklığı söz konusudur. Adil Ekonomik Düzen, geniş çapta alternatif bir teori olarak ortaya atılmıştır. Bu teori içerisinde ekonomide devletin esasları, para, vergi, kredileşme ve sosyal güvenlik gibi birçok kriteri barındırmaktadır. Bundan dolayı bu kısımda Erbakan’ın faiz ile mücadelesinde üretimi artırıcı bir etken olan ve faize alternatif faizsiz kredileşme teorisi üzerinde durulacaktır.

Ekonomik olarak adil düzende; devlete biçilen rol, para, vergilendirme sistemi, kredi esasları ve ortaklık, üretim ve ihracat, enflasyon, işsizlik ve sosyal güvenlik esasları yer almaktadır. Bu esaslar Adil Ekonomik Düzenin genel hatlarını oluşturur. Erbakan’a göre, bir ekonomik düzenin adil olması 31 temel esas üzerine oturmasıyla mümkündür. Bu 31 temel esasın 3 tanesi genel esaslar olmak üzere, 7 tanesi parayla, 7 tanesi krediyle, 7 tanesi vergiyle, 7 tanesi de sosyal güvenlikle ilgili esaslardır.

AED’de ekonomik esaslar başlı başına farklı bir sistem görünümü vermektedir. Bu görünümün oluşmasında faizsizlik, üretim, vergi ve para mevzuları önemli kısıtlardır. Erbakan, ekonomide üretime önem vermektedir. Üretim için de finans kaynağı gereklidir. Kapitalist sistemde faizli finans yapısıyla üretimin beslenmesine karşı Erbakan, faizsiz finansla kar ortaklığı prensibine dayanarak üretimin artırılacağı fikrini benimsemektedir. Bu sebeple üretim için çeşitli faizsiz kredileşme yöntemleri AED’de sunulmaktadır.

Adil Ekonomik Düzen’de "herkes ne kadar ürettiyse o kadar tüketme hakkına sahiptir" prensibi vardır. Ancak bu sistemde bir kişi ürettiğinden fazla da tüketebilir. Bu kredi sistemiyle mümkündür. Erbakan’ a göre kredi, bir kimsenin sonradan geri vermek şartıyla ve belirli şartlar altında geçici bir süre için ürettiğinden daha fazla tüketme hakkı kullanma imkânı olarak tanımlanmaktadır.

Adil Ekonomik Düzen’de 7 türlü kredi imkanı vardır. Bu krediler Erbakan’a göre, faizsizdir ve enflasyona sebep olmamaktadır.

REFAH PARTİSİ VE FAİZSİZ BANKALAR HAMLESİ

Türkiye’de 1991 yılı genel seçimlerinde "Adil Ekonomik Düze"i seçim sloganı olarak kullanan RP, seçimi kazanması sonucunda adil düzenin kurulacağını vaat etmiştir. RP’nin seçim beyannamesine göre, insanlık bir dönüm noktasındadır. Batıl sistemler çökmektedir. Yeni bir devir başlamaktadır. Yeni bir dünya kurulacaktır. Bu yeni dünyanın genel düzeni "Hakkı Üstün Tutan" Adil Düzen, Ekonomik düzeni ise Adil Ekonomik Düzen olacaktır. Bu beyannamede ekonomi Adil Ekonomik Düzende belirtildiği üzere üretim ağırlıklı olacak, kalkınma için yine sanayileşme hamleleri yapılacak, faizsiz sistem kurularak Müslüman ülkeler arasında ekonomik birliği sağlayacak faizsiz bankalar kurulacaktır.

DENK BÜTÇE

Refahyol hükümetinin ekonomi politikası olarak Erbakan, 1997 Bütçesinin hükümet tarafından denkleştirildiğini ve hazırlanan 1997 bütçe tasarısında "Denk Bütçe"nin oluşturulduğunu ifade etmektedir. Nitekim Erbakan’ a göre, Hükümetin 1997 bütçede faiz ödemeleri 22,5 milyar dolar olacağına 13,8 milyar dolara indirildi. Bütçe açığı 18,382 milyar dolardan”0” a indirildi. Başta faiz ödemeleri olmak üzere yapılan tasarruflar ile bütçe toplamı 55 milyar dolardan 46 milyar dolara indirildi. Faiz dışı bütçe 4 milyar dolar fazladan 14 milyar dolar fazlaya çıkarıldı. Böylece, halka ve devlet hizmetlerine 10 milyar dolar ilave bir imkan temin edilmiş ve bu iş "Denk Bütçe" ile sağlanmıştır.

Refahyol hükümeti kısa dönemde, karma ekonomik sistemi kullanmış, ekonomik göstergelerde iyileştirmeler sağlamış ve de faizle samimi mücadele etmiştir.

*

Özetleyecek olursak Erbakan Hoca, ömrünü faiz ile mücadeleye adadı. Siyasi kariyeri boyunca yaşadığı onca tehdit, yasak ve darbelere rağmen faiz lobileri ile mücadelesinden vaz geçmedi. Faizsiz bir sistemin olabileceğinin en güzel örneği, Erbakan Hoca’nın kısıtlı imkanlarla yapmaya çalıştıkları olsa gerek.

*

Hiç şüphem yok ki 1950’lilerden vefatına kadar faizin olmadığı bir ekonomi hayal eden ve bürokrasiden siyasete her alanda bu mücadeleyi veren Erbakan’ın Hoca’nın hayalini gerçekleştirmek için verilen bu mücadelenin sonunda kazanan "TÜRKİYE" olacak.

Kalın sağlıcakla…

Editör: Haber Merkezi