Farkında mıyız? Ekim ayı geldi hatta geçiyor an itibarı ile son 5 aydır bir damla rahmet yağmadı. Bu durum belki Andırın, Göksun gibi ilçelerimizde pek fark edilmese de özellikle kent merkezi ciddi bir kuraklık yaşıyor. 
Ziraatçı değilim ama küçük bir toprak parçasında otuz kadar zeytin ağacımız var. Dün baktım zeytinler kararmış ancak buruşmuşlar, yani içi boş yağ ile doldurmamış bitki kendisini. Bu da zeytin rekoltemizin düşük olacağını gösteriyor. 
Hava durumuna baktım daha yakında yağmur görülmüyor. Hava sıcaklıkları şu anda bile gündüz 30 dereceyi geçiyor. 
Eskiden böyle durumlarda hocalarımız yağmur duasına çıkarlardı. Bunun için burada il müftümüze seslenmek istiyorum. Hocam camilerde veya uygun yerlerde mutlaka yağmur duası yapılması artık kaçınılmaz olmuştur. 

SÜNNETİ YERİNE GETİRMEK GEREK
Bir beldede kuraklık hâkim olduğu zaman, orada yaşayan insanların topluca açık alanda tövbe-istiğfar edip bolluk ve bereket için yağmur göndermesini istemeleri ve bunun için de dua etmeleri sünnettir derlerdi. Bu duaya yağmur isteme yani “İstiskâ duası” deniyor. Şöyle biraz kaynakları karıştırdım, deniyor ki; “
Yağmur namazı ve duası bir ibadettir. Yağmursuzluk, o ibadetin vaktidir. Yoksa o ibadet ve o dua, yağmuru getirmek için değildir. Eğer sırf o niyet ile olsa; o dua, o ibadet halis olmadığından kabule layık olmaz.
Nasıl ki güneşin batması, akşam namazının vaktidir veya güneşin ve ayın tutulmaları, küsuf ve husuf namazları denilen iki özel ibadetin vakitleridir. Yani; gece ve gündüzün nurani ayetlerinin perdelenmesiyle Allah’ın büyüklüğünü ilana sebep olduğundan, Cenab-ı Hak kullarını o vakitte bir nevi ibadete davet eder. Yoksa o namaz, (açılması ve ne kadar devam edeceği, astronomi hesabıyla belli olan) Ay ve Güneşin açılmaları için değildir. Aynı onun gibi; yağmursuzluk dahi, yağmur namazının vaktidir. Cenab-ı Allah kullarını o vakitte duaya ve namaza davet eder. 
Yağmursuzluk o ibadetlerin zamanı olmuş olur. Yoksa o ibadetler yağmurun yağması için değildir. Bu açıdan yağmursuzluğu mutlaka bir ceza olarak görmemek gerekir. (1)

ACİZLİĞİMİZİ GÖSTERİYOR
Yağmura muhtaç bulunan ve onu getirmekten de aciz olan insanoğlu, bu ihtiyacının ancak İlâhî rahmet tarafından yerine getirileceğinin şuurunda olarak Allah’a iltica eder ve O’na sığınır. Her ibadet gibi yağmur namazında da Allah’ın rızası esas alınır. İbadet sonunda yağmursuzluk afetinden kurtuluş için Allah’a dua edilir, ondan yardım dilenir.
Gerçi yağmur namazının görünüşteki neticesi yağmurun gelmesidir; fakat asıl hakikî, en menfaatli neticesi ve en güzel ve tatlı meyvesi şudur ki: Herkes o vaziyetle anlar ki, onun rızkını veren babası, evi, dükkânı değil; belki onun ihtiyacını gören ve yemeğini veren, koca bulutları sünger gibi ve zemin yüzünü bir tarla gibi tasarrufunda bulunduran bir Zât, onu besliyor, rızkını veriyor. Hatta en küçücük bir çocuk da daima aç olduğu vakit validesine yalvarmaya alışmışken, o yağmur duasında, küçücük fikrinde büyük ve geniş bu mânâyı anlar ki: Bu dünyayı bir hane gibi idare eden bir Zât, hem beni, hem bu çocukları, hem validelerimizi besliyor, rızıklarını veriyor. O vermese, başkalarının faydası olmaz. Öyleyse O’ na yalvarmalıyız der, tam imanlı bir çocuk olur. (2)
Yağmursuzluk ibadetin vakti olduğuna göre, bu vakit bitinceye kadar ibadete devam etmek gerektir. Yani yağmursuzluk ibadetlerinin vakti olan yağmur yağışının olmaması durumu, ancak yağmurun yağması ile son bulacaktır. Dolayısıyla yağmur yağmadı diye bu ibadeti bir defa yapıp bırakmamalı, bu vakit bitinceye kadar, yağmur yağıncaya kadar devam ettirilmelidir…”
Hocam, tekrar ediyorum vatandaş yağmur duanızı bekliyor. Kalın sağlıcakla. 
Dipnotlar:
(1) Bediüzzaman, Sözler Yirmiüçüncü Söz      
(2) Emirdağ Lahikası-I, 14. Mektup.