İnsan iki şeyi doğru okumalı, hatta okurken altını çizmeli. Çizdiği konuları da tefekkür etmeli. Örneğin kainat kitabı okurken neler düşünebiliriz? Ya da okuduğumuz bir özlü söz ne anlatır, özelden genele mutlaka verilmek istenen mesajlar irdelenmeli?

Kainat kitabında bugünlerde kış sayfasını okuyoruz, sonra depremleri okuduk, savaşlar, terör, göç… Neler neler yaşıyoruz( bunları düşünüyorsak okuyoruz)demektir. Sonra da dönüp kendimize göre değerlendirmeler yapıyoruz yaşananlardan...

Kainat kitabını okumak dedim de aklıma, gezegenler ve yıldızların boşlukta nasıl durduklarını hep merak etmişimdir. Sonra, yaz ve kış olmasaydı ya da devamlı olsaydı, güneş ısısı azalsa, yaşam nasıl olurdu veya sürekli kar yağsaydı ya da hayvanlar ve bitkiler olmasaydı insanoğlunun durumu ne olurdu?

Bütün bu sorularan elbette cevabı vardır. Eğer bir yerde bir düzen ve intizam varsa; bu sistemi kuran birisi de var diye düşünür her akıllı insan…

O akıllı insan tefekkür ederken sonunda elbette Yaratan’a ulaşır; bu buluşmadan sonra sorumluluklarını hatırlar, imtihanın sırlarına erer ve huzur bulur…

Sırlara eren insan, bugünkü hadiseleri yorumlarken de, “ Her zorluktan sonra, bir kolaylık olduğunu anlar!”

Veya bir işi bıraktığında hemen diğerine başlar. Cüzi iradesini ortaya koyduktan sonra ortaya çıkacak sonuçlara kader gözlüğünden bakarak. “ Lutfünda hoş, kahrında hoş!” der, gamdan uzaklaşır…

TİLKİ İKTİDAR OLSA

Birkaç gün önce çocuklara bu bağlamda birkaç soru yönettim. “Ormanların kralı tilki olsa neler olur?” Sorusunu enteresen cevaplar verdiler. Biri dede ki, tilki akıllı ve kurnaz, ormana düzen getirir dedi. Bir diğeri, tilki iktidar olursa, tavuklar yandı!” diye cevap verdi.

Her ikisi de doğru olabilir, sizinde elbette bu soruya vereceğizin cevap vardır. O halde insanoğlu neden istidatlarını hayırda kullanmaz?

Yazar D. Ali Taşçı "Duvara yaslanmış kalaslar(30.01.2020) başlıklı yazısında, bu tipler ile değerlendirmesinde şöyle der: “ İnsanlıktan nasibini almamış, acılardan şeytani zevk almaya bayılan, başkalarının başarılarına asla tahammülü olmayan, yalan yanlış ve kasıtlı haberler üretip onlara sarılarak toplumun zihnini bulandırmaya çalışan „hayvandan aşağı“ insancıkların varlığı da maalesef her acı dönemde ortaya çıkmaktadır. Bu nevzuhurlar, pislik böcekleri olduklarından, ürettikleri pisliklerde tepinmektedir. Bu nedenle bu tipler „alçak“ bile değil, çünkü alçaklık bir seviyeyi ifade eder, bunlar düpedüz „çukur!“ Bu çukurlara düşenler de iflah olmazlar.

Ne yazık ki bu tipler az da değiller. Bunları her yerde görmemiz mümkündür. Özellikle ekranları çok severler.

KİBİR BUNLARIN EN BÜYÜK GÖSTERGESİDİR

Ağızlarını yamultarak konuştuklarında siz de bunları bir şey zannedersiniz. Oysa Kitabımız bunlar için „Duvara yaslanmış kalaslar.“ nitelemesi yapmaktadır. Hoş onların kitapla, kalbe inen sözlerle, nasihatla bir ilişkileri yoktur. Çamur atmak, iftira etmek, insanların onurları ile oynamak ve bütün bunlardan zevk almak en büyük eğlenceleridir.

Bu tipler sizin bir felaket anınızda kraldan çok kralcı geçinirler, bir anda yanınıza gelerek timsah göz yaşları dökerler, fakat ardından kendi zevk dünyalarına kaçarlar. Çünkü bunların acıları paylaşacak kalpleri yoktur. Bunlar şeytanın gören gözü, yürüyen ayağı, fısıldayan dilidirler. İsimlerinin size benzemesine aldanmayın, ruhlarında katran kaynamaktadır.

Bu tipler, bütün bu hal ve davranışlarının aslında kendilerine zarar verdiğini de bilmezler. Tolstoy’un bir sözü vardır: „Birine çamur atmadan önce düşün ve sakın unutma; ilk önce senin ellerin kirlenecek.“

Şu anda dünyada elleri çamura batmış o kadar çok ülke lideri var ki, dünyayı  fokur fokur kaynatıyorlar. Emperyal emellerinden vazgeçseler, zihinlerini iyilik üzerine kurgulasalar yeryüzü cennet olmaz mı? Siz cevabı düşünedurun birde kötülerden uzaklaşın, ne dersiniz?

Kalın sağlıcakla.