Merhaba değerli dostlar.

Bugünkü sohbetimiz yıkmak üzerine.

Şehrimizde son günlerin popüler konusu 18 katlı Özel İdare İş Merkezinin şehir meydanı yapılmak amacıyla yıkılmak istenmesi.

Bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü diye  bilinen  özlü sözümüzü birçoğumuz biliriz.

Malum ülkemiz 2018 krizinin hemen akabinde daha toparlanamadan Covid 19 nedeniyle oluşan yeni bir krizin içine düştü. Bu nedenle ülkeyi yönetenler yeni yatırımların bir süre ertelenmesine karar verdiler. Bu nedenden olsa gerek yeni inşaat ihaleleri alamayan malum çevreler kendilerine yeni yollar açma peşindeler. “Yapamıyorsan yık”

“Eski bir valinin hatıraları” isimli kitaptan bir alıntıyı sizlerle paylaşayım.

“İki arkadaş birlikte mülkiye yi okurlar, beraber devlet görevine başlarlar, gün gelir ikisi de vali olur. Arkadaşlardan birisi bir vesileyle vali olan arkadaşının ziyaretine gider. Bakar ki arkadaşının bir eli yağda bir eli balda. Bir an kendi halini düşünür. Ayın sonuna borçlanmadan ulaşmak için hanımı ve çocuklarının bir çok isteğini türlü bahanelerle ertelemektedir. Dayanamayıp sorar.

Yahu arkadaş seninle biz aynı okulda okuduk, aynı zamanda devlet görevine başladık, şu an ikimizde valiyiz ve aynı maaşı alıyoruz, ancak ben ayın sonunu zar zor getirirken bakıyorum senin böyle bir derdin yok, bu nasıl oluyor bunun sırrını benimle paylaşır mısın der.

Sorunun muhatabı olan vali mütebessim bir eda ile arkadaşına şöyle der.” Yık yap, yık yap”

Elbette kurumların görevleri arasında sadece yapmak değil zaman zaman yıkmak da var. Ancak valinin bahsettiği gerekli hallerde yıkmak değil, yapmak için bütçe olmadığında çeşitli bahanelerle yıkmak da bir yoldur.

Bu hikâyeyi niye paylaştığıma gelince.

Muhtemelen işi gücü devleti tırtıklamak olan müteahhit bozuntusunun birisi işi Ankara’dan bağlayıp bu yıkım işinin büyükşehir’in gündemine gelmesini sağlamış gözüküyor.

12 Eylül öncesi şu anda Ulu Caminin kuzey doğusunda siyah taştan eski belediye binası vardı. Taş yapı olarak güzel bir yapıydı. Eğer yıkılmamış olsaydı eminim farklı amaçlarla kullanılabilecek ve şehrimizde eksik olan estetiğe biraz olsun katkı yapacak bir binaydı.

Ancak 12 Eylülcüler belli ki ben yaptım oldu mantığı ile fazla düşünmeden yıktılar. En azından şöyle teselli olabiliriz, binanın yıkım maliyeti çok fazla olmamıştır.

Gelelim 18 katlı özel idare iş merkezine.

Yıkım bahanesi komik. Şehir meydanı yapmak istiyorlarmış. Binanın işgal ettiği alan üç ya da dört dönümden fazla değildir. Böyle bir alan nasıl olur da şehir meydanı olur.

Gelelim işin asıl yönüne. Bu bina nasıl bir ihaleyle, kimlerce ne kadar maliyetle yıkılacak. Bu pandemi döneminde üretimde yaşanan sıkıntılar nedeniyle devletin gelirleri daralırken, nereden çıktı bu zamansız harcama. Böyle dönemlerde devlet adına para harcama yetkisi olanların öncelikler sıralaması yapması gerekmez mi?

Şehirlerin her türlü gelişmesinde öne çıkan kurum olarak Büyükşehir belediyelerinin bu tür işlerle uğraşmak yerine şehrin üretim kapasitesini ve iş gücünü artıracak projelere kafa yorması gerekmiyor mu?

Teklif: Şehrimizde Gelir İdaresi ve adliye bina sıkıntısı çekiyor. Gelir idaresi kiralık bina da hizmet verirken, yeni adliye binası maalesef artık yetersiz kalmış olmalı ki idare ve icra mahkemelerini ayrı ayrı binalara taşımak zorunda kalmış.

Özel idare binasında yapılacak tadilatla bahse konu kurumların uzun yıllar ihtiyacı karşılanabilir diye düşünmekteyim. Gerisi millet adına yetki sahiplerinde. Vebali günahı boyunlarına

Kalın sağlıcakla.