Türkiye son 9 yılın en şiddetli depremini yaşadı. Hepimizin yaşadığı Elazığ merkezli deprem sırasında yaşananları anlatmaya gerek yok, hepimiz birlikte yaşadık. Ancak, bu deprem Kahramanmaraş’ı çok yakından ilgilendiriyor. Bu arada hemen belirteyim, bizim ilimizde de bir vatandaşımız deprem sırasında kalp krizi geçirerek, vefat etmiş. Allah rahmet eylesin, belki duymayanlar olmuştur…

Bugünkü yazımda deprem uzmanı gibi işin teknik boyutu sizlerle paylaşmayacağım, haddim de değil. Zaten şu anda kimin fikrini sorsak, bizim kadar bilgiye sahip olduğunu bilmekteyiz!

Yazımda iki şeye dikkat çekmek istiyorum. Birincisi devletin deprem de gösterdiği çabaların bana göre tam not alması. İkincisi ise Müslüman kimliğimizle yaptığımız binaların ‘sağlamlığı’

Önce birinci maddeden başlayalım. Depremden hemen sonra gerek devlet yetkililerin ve gerekse gönüllü kuruluşların çabaları takdir topladı. Allah herkesten razı olsun, özellikle sahada kurtarma çalışmasında bulunanlardan. Enkaz altından 44 vatandaşımızın çıkartılması bunun en büyük göstergesidir…

Daha çok ikinci madde üzerinde durmak istiyorum. Anlaşılıyor ki artık ülkemiz deprem gerçeği ile karşılaşmaya devam edecek. Özellikle deprem uzmanları son depremden sonra Türkoğlu/Andırın ilçemizdeki fay haddının harekete geçebileceğini dönüp dönüp söylediler.(Allah esirgesin) Deprem ne zaman olur, ancak Allah bilir ama bize düşen depreme hazırlıklı olmamız gerektiğidir bunu yapmak zorundayız!

JAPONLAR MI MÜSLÜMAN, BİZ Mİ?

Birkaç ay önce hatırlarsanız “Japonların Müslüman mı oldular?” Başlıklı bir yazı kaleme almış, orada Japonların güven toplumu olduğunu bazı örneklerle anlatmıştım. Şimdi depremle ile Japonların ya da Müslümanlığın ne alakası var demeyin? Geçtiğimiz yıllarda adı geçen ülkede 9.5 şiddetinde bir deprem olmuştu, çok yüksek binalar beşik gibi sallanmasına rağmen, bir  tek can kaybı olmamıştı. O zaman Kur’an daki bir ayet aklıma geldi: “ Ey Resulüm, emrolunduğun gibi dostdoğru ol!”

Mağlum bu ayet geldiğinde İki cihan güneşi saçlarının ağardığını söyler. Çünkü, Allah’ın emrettiği şekilde dost doğru olması emredilmişti.  Demek ki müslümanlar dost doğru olması gerekiyor.

Bunu deprem de bir defa daha gördük. Bazı binalarda işyerleri, bina içini genişletmek için binayı ayakta tutan ayakları yıkmışlar. Şimdi bunu yapanlar acaba o binada ölenlerden sorumlu değil mi? Enazından vicdan azabı çekmeyecekler mi? Bakınız 29 can kaybı ve 1243 yaralı varılımız var. Yazık değil mi o insanlara?

Tabi ölümün bahanesi her zaman olacaktır ve bu canlar deprem olmasaydı bile bizim inancımıza göre bir bahane ile vefat edeceklerdi ancak, binalarda eksik demir ya da diğer malzemelerden çalanlar veya ihmali olanlar şimdi nasıl hesap verecekler? Olay şu kardeşim, Müslüman öyle bir bina yapmalı ki, 10 şiddetindeki depreme bile dayanmalı. Her türlü hazırlığını yapmalı.

İMAR YASALARI GÖZDEN GEÇİRİLMELİ

Gerek ilimizde ve gerekse Türkiye genelinde artık imar yasaları değişmeli, zaten değişecek de; takip ettiğim kadarı ile  yeni düzenlemeler gelecek. Bir defa dikey değil, yatay mimariye geçilmeli. Sağlam bina yapmayanlara da kullanma izinleri verilmemeli. Bunun içinde önce vicdanlı insanlar yetiştirmemiz gerekiyor. Yani kimsenin olmadığı yerde BENİ ALLAH GÖRÜR! Diyen, şuurlu,samimi ve bilinçli nesiller yetiştirmemiz gerekiyor.

Bu depremde 72 bina yakılmış, 409 bina da da hasar oluşmuş, demek ki binalar sağlam yapılsaydı, depremden korkmaya gerek yok.

Şunu söylemek istiyorum. İnsan kendine karşı kendini savunan vahyin ilahi öğretilerinin, emir ve yasaklarının farkında olmadan yaşar ise, yaşıyormuş gibi yaşıyor.  İnsanları aldattığını zannediyor ama bir şekli ile kendi kendini de aldatıyor. Bizi aldatan bizden değildir! Diyen bir peygamberin ümmeti olarak arkadaş işimizi sağlam yapmalıyız. Başka çaremiz yok…

Peki kalın sağlıcakla.