Yaklaşık 1,5 yıldan beri gündemimizin ilk sıralarından hiç düşmeyen, neredeyse onunla yatıp onunla kalktığımız Korona Virüs salgını meselesinde gelinen son aşamada şimdide salgın virüsün aşısını tartışmaya başladık.

Covid-19 aşılarının en çok güvenilirliği ve etkinliği tartışılıyor.

Kimileri ‘Yaptıracağım' derken, kimileri ‘Yaptırmayı düşünmüyorum', kimileri ise ‘Kararsızım' diyor.

Geçmiş yıllarda yaşanan salgınlar gibi, şimdi yaşadığımız pandemi de yakında bitecek ve normal hayat tekrar başlayacak.

Neyse ki aşı çok çabuk bulundu ve zaman kaybetmeden uygulanmaya başlandı.

Aşının yanında yeni alternatifler de geliştiriliyor.

Gündem sürekli salgınla ilgili yapılan açıklama ve yorumlarla dolup taşarken dünyanın gündemi çok başka.

Korona Virüsü Covid-19 ile ilgili gerek tıp otoriteleri gerekse onların dışındaki medya mensupları ve düşünce kuruluşları tarafından o kadar çok şey konuşulup tartışıldı ki bu konularda kime inanıp kime inanmayacağımıza da bir türlü karar veremedik.

Dünya gündeminde şuan ‘Küresel sorunlarına karşı neler yapılabilir?’ sorusunun çözüm yollarını aramak var.

Zira bu sorun pandemiye göre kıyaslandığında her yıl beş kat daha fazla ölüme neden olacak. O kadar ciddi bir durumla karşı karşıya kalma tehlikesi altınayız.

Yani virüsün yol açacağı ölüm sayısı, çevre krizinin yanında çok basit kalacak.

Bu virüs, hasta bireylerin öksürmeleri veya hapşırmaları ile ortama saçılan damlacıklar yoluyla bulaşmaktadır.

Hastaların solunum parçacıkları ile kirlenmiş yüzeylere dokunulduktan sonra ellerin yıkanmadan yüz, göz, burun veya ağıza götürülmesi ile de virüs bulaşabildiği belirtilmektedir.

Bu kapsamda kirli ellerle göz, burun veya ağıza temas etmek oldukça sakıncalıdır.

Son yüzyılda tüm dünyada görülen salgın hastalıklarla kıyaslandığında vaka sayısı ve ölüm oranları açısından onların çok gerisinde kalan Korona virüs salgınının insanlık üzerindeki psikolojik etkisi öncekilere göre katbekat fazla görülmekte.

Bunun en büyük nedeni de önceki dönemlere göre kitle iletişim araçlarının çok gelişmiş olması nedeniyle haberlerin çok kısa bir zamanda ve kolay bir şekilde insanlara ulaşıyor olması.

Son yıllarda ortaya çıkan Sars, Mers, Ebola ve Domuz gribi gibi salgın hastalıklar nedeniyle medyada kopartılan yaygaralar nedeniyle insanlar o yıllarda bayağı tedirginlik yaşamışlardı.

2009 yılında ortaya çıkan Domuz gribi ile ilgili o kadar çok spekülatif haber yapılmıştı ki, bunun sonucunda ülkelerin sağlık teşkilatları hastalığın aşılarını ve ilaçlarını almaya mecbur edilmişti.

Korona aşısını bulmak için tüm dünya ülkeleri büyük bir çaba sarf ederken ilk haber Çin’den geliyordu. Nasıl olmuşsa Korona virüsünün ilk çıktığı ülke olan Çin kısa zamanda salgını durdurmuş ve hemen ardından aşısını da bulmuştu.

Nasıl başardılarsa tüm dünyaya virüsü bulaştıran Çin, aşısız virüsü yeniyor ve ardından aşıyı bulup dünyaya satmaya çalışıyor.

Ne kadar ilginç değil mi?

Virüsü bulaştıran Çin, aşısız virüsü yenen Çin ve sonuç olarak aşıyı bulup satan yine Çin!

Sizce de bu işte bir bit yeniği bulunmuyor mu?

Son yıllarda ev ve iş yerlerimizi istila eden ve Türkiye’yi teknoloji çöplüğüne çeviren kalitesiz Çin mallarına bir de Çin aşısını eklemek zorunda kalıyorduk.

Şimdi ise Aşı tedirğinliği…

Bence aşı olmayan para cezası almadan yaptırmalı.

Bu artık çözüm yolu olmuş durumda…

Kalın Sağlıcakla…