Geçen hafta kaldığımız yerden devam edelim istiyorum.

Konu rahmetli Doğan Cüceloğlu’nun Amerika da ki eğitim sisteminin insanları nereden alıp nereye taşıdığı ile ülkemizde ki eğitim sisteminin insanımızı ne hale getirdiğini gözler önüne seren kıyaslamasıydı.

Neden oldu niçin oldu ile çok fazla vakit kaybetmeden mevcut eğitim sistemimizin nesillerimize daha fazla zarar vermeden nasıl rehabilite edileceği hususuna odaklanmamız gerekiyor.

Cumhuriyetle birlikte ülkemizi küçük Amerika ya dönüştürme çabalarını görüyoruz. Lakin uygulamaya çalıştığımız Amerikancı eğitim sisteminin Amerikalılara kattığı değerlerin tam tersine bir etki ettiği de aşikar.

Demek ki aynı uygulama bizim bünyemize uygun değil ki Amerika da eğitilen insanlar iyi yönde etkilenirken biz de eğitilen insanlar ya hain, ya kendinden başkasını düşünmeyen bencil, duygusuz, vicdansız yaratıklar haline dönüşüyor.

Demokrasi denilen bu sistem nasıl ki batıda insanları ve ülkeleri birliğe, biz de ise cepheleşmeye, ayrılığa, düşmanlığa sürüklüyorsa anlaşılan o ki batı tipi eğitim de aynı olumsuz etkiyi gösteriyor.

Bu sistem sayesinde insanımız millet ittifakını destekleyenler ile cumhur ittifakını destekleyenler diye iki karşı cepheye bölmeyi başardık. Bunu başaranlar da kendi adlarına çok mutlular.

Nesillerimizin geleceği kamplaşmış bu iki ittifakın gölgesinde heder olup gitmekte. Daha şimdiden 2023 seçimlerini kim kazanacak derdine düştük.

Şu an ülkemizin halini en iyi anlatan eylem futbolumuzun içinde bulunduğu durum. Futbolla ilgili olanlar bilir. Ülkemizde futbol belli bir sistem üzerine oynanmaz. Gelen yabancı hoca ve futbolcular bunu kavrayana kadar uyum sorunu yaşarlar. Hem uygulama da hem de hedeflerin günü birlik olması nedeniyle bir türlü dünya futbolunda istenilen başarı elde edilemez. Zaman zaman elde edilen başarılar da saman alevi gibi bir anda gelir gider. Ve biz yeniden kendi içimizde kendi kendimize zarar vererek futbol denilen eylemi birilerinin keyfi yerine gelsin, ülke kaynakları sorumsuzca heba edilsin diye yapmaya devam ederiz.

Taraftar denen bir avuç geri zekalı alın alın diye tezahüratta bulunup, Falcao denen futbolcuyu havaalanlarında karşılayarak yıllık 50 milyon lira gibi anormal bir bedelle transfer ettirirler. Adamın yaklaşık iki yıldır oynadığı maç sayısı iki elin parmakları kadar bile değildir. Kimse demez ki bu ülkenin kaynaklarını böyle heba edemezsiniz. Birilerinin keyfi için bunu yapamazsınız. Yaparsanız bu bedeli cebinizden ödersiniz.

Devlet olarak taraftarı çok diye oy kaygısıyla vergi muafiyeti getir, stadını millet kesesinden yap, sonra o kulüpler kazandıklarını har vurup harman gibi savursunlar, borçları boylarını aşınca yine devletin kapısına dayansınlar. Devlet devlet  olsa dur bakalım kardeşim sen borç batağında iken bir futbolcuya yıllık elli milyonu nereden bulup da veriyorsun diye hesap sormuyor.

Gelgeli, memur ve emeklinin maaş zammı hesaplanırken yüzdelik dilimler bile dikkate alınıyor.

Birkaç müteahhit köşeyi dönsün diye hem ekonomi olarak hem de futbolda dünya da ki sıralamamızı göz önüne alınmadan ülkenin her köşesine milletin cebinden statlar yapamazsınız. Yaparsınız, yaptınız da ancak bunun hesabını da bu dünya da olmasa da ahirette verirsiniz.

Birilerinin keyfi istedi diye ülkenin en büyük metropollerinden en ücra köşesine sürekli ilk, orta, lise ve üniversiteler için binalar yaptık. Yapmaya da devam ediyoruz. 30 kişilik sınıflarda çocuklarımıza eğitim vermek hedefiyle. Yetmedi üç dört yaşında ki çocuklar için anaokulları ve ana sınıfları yaptık. Buralarda görev yapacak eğitimciler ve diğer hizmetler için insanları devlet kadrosuna aldık.

Ama ne hikmetse dün 50-60  kişilik sınıflarda yetişen insan kalitesini bir türlü bulamıyoruz. Hiçbir eksiği olmayan, kışın sıcak, yazın serin ortamlarda eğitim vermeye başladık ama bir türlü istediğimiz nitelikli eğitilmiş insan ortaya çıkmıyor.

Nicelik olarak Avrupa müktesebatı kapsamında eğitim ortamlarımızı ne kadar iyileştirsek de nitelik olarak başarıyı yakalayamıyoruz. Çünkü böyle bir derdimiz yok. İktidarda olanlar okul  yapımı, öğretmen atamaları ile vatandaştan nasıl oy alırım ve iktidarımı sürdürürüm derdinde.

Muhalefet ise başka bir alem. Onların  zaten bu ülke ile alakalı bir derdi tasası hiç olmadı ki. Eğer olsaydı bu millet bir iktidarı ve lideri bu kadar uzun süre iktidar da tutar mıydı?

Bir an evvel, terör, faiz, kur, seçim, istihdam, parti kapatma, sürekli yenilenen reformlar vs başlıklı dertleri kısa bir süre bir kenara koyup, nicelik olarak iyileştirdiğimiz eğitim ortamların da   nitelik olarak, insani değerlerle donanmış nesilleri nasıl yetiştirebiliriz onu düşünüp onu konuşup ve bir an evvel  vira bismillah denmesi gerekiyor.

Çok geç olmadan.

Sağlıcakla kalın.