Demokrasi ile yönetilen ülkelerde muhalefet partileri önemli görevler üstlenmektedir. Açıkçası iktidara karşı fren görev yapmaktır.

Bu konuda Cumhuriyet halk partisi bu önemli görevi yapabiliyor mu?

1950 yılında İsmet İnönü CHP iktidarı ile birlikte ilk kez çok partili seçimlerde, iktidarı Celal Bayar ve Adnan Menderes’in kurduğu Demokrat partiye vermiş. Aradan 70 yıl geçmesine rağmen ara ara kısa dönemleri saymazsak, hep muhafazakar partilerce yönetilen ülkemizde CHP bir türlü iktidar şansını yakalayamadı..

Genel bir görüş;

Bu durumu CHP’ nin hep iktidarın arkasından koşmasına bağlayanlar çoğunlukta… 

Örneğin; Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasındaki bir söylemin, CHP ve muhalefet partileri o söylemin karşı tarafında yer aldıkları için enerjilerini laf yetiştirmekle geçiriyorlar

Oysaki, iktidar partisinin arkasından koşarak yetişmeye çalışmak yerine, daha farklı projeler üreterek iktidar partisinin alternatifi olunabilir. İktidarın ana muhalefet partilerine söz yetiştirmekle meşgul olması gerekirken. Tam tersi oluyor…

Mesela; Anayasa mahkemesi üyesi Engin Yıldırım'ın attığı “ışıklar yanıyor.” tweetiyle ortalığı ayağa kaldırdı. Buna karşın İçişleri bakanlığı resmi Twitter hesabından yapılan paylaşımda “Işıklar hiç sönmüyor “denildi.

AYM ‘de görev alan bir üyenin ”Anayasanın ışıkları hep yanıyor… İçişleri Bakanlığı: ışıklar hiç sönmeyecek ”attığı bir Twite dün geceden bu yana açık oturumlarda değerlendirmeler yapılıyor. Bakanlardan ve milletvekillerin den sert tepkiler geldi. Bu günde tüm partiler ve sosyal medya bunun ne demek olduğunu, ne anlama geldiğini tartışa dursun. Bir süre daha ülkenin tüm enerjisi boşa gidecektir. Halbuki çok önemli konularla meşgul oluyoruz...

Suriye, Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Libya ve son olarak;  Azerbaycan - Ermenistan Dağlık Karabağ ... Bu konuların hepsi de birbirinden önemli konulardır. Bu konular ve sert tartışmalar 83 milyonu ilgilendiriyor.

Cumhuriyet Halk Partisine yediden dönüyorum:

1950 yılında seçimi kazanan Demokrat Parti’den bu yana, Adalet partisi, Selamet partisi, Anavatan Partisi, Refah Partisi çizgisini; bugünkü iktidar partisi temsil ediyor.

 Statükocu, devletçi, kendi sabitlemiş kitlesinin dışına çıkmayan, çıkamayan, halka dokunamayan, toplumun değerleriyle örtüşmeyen, kurduğu kendi elitler koalisyonu aracılığı ile topluma kendi politikalarını dayatmaya çalışan, yasakçı, içe kapalı, toplumun sorunlarına karşı duyarsız olan CHP ‘den bahsediyorum...

CHP ’de son durum:

Laiklik ve rejim bekçiliği üzerinden siyaset yapan CHP’yi devlet partisi olmaktan çıkarıp vatandaşın

Partisi haline getirmeye, çalışan Bir Kemal Kılıçdaroğlu var karşımızda.

Ancak: Türkiye’nin normalleşmesi, rayına oturması, toplumla uzlaşmanın sağlanması, kutuplaşmanın ve toplumsal gerilimin bitmesi için CHP’ nin de normalleşmesi gerekiyor.

Öyle bir devirdeyiz ki, siyasi muhalefet veya siyasi muhalefetten bahsettiğimiz konularda çözüme yardımcı olmalı,hatta; önemli konularda muhalefet kelimesini kullanmayabilir! Siyasi muhalefet zıtlıktan güç almamalı, bu zamanda zıtlaşmadan kaçınan bir hakikat talebi yükseltilmeli.

Siyaset sokağında adalet, liyakat, hakkaniyet ve ehliyet beklentisi büyüyor. CHP’de ana muhalefet partisi olarak hep birlikte çözüme katkıda bulunmak zorunda.

Ya beyaz, ya siyah anlayışını terk etmeli ve gri renginin de olduğunu akıllardan çıkartmamalı.