Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması kararı sonrası Ayasofya Cami baş imamlığına getirilen İslam fıkhı(hukuku) profesörü Mehmet Boynukalın muhtemeldir ki 8 Mart kadınlar günü münasebetiyle kadın ve aile üzerine sosyal mecralarda ki paylaşımları değerlendirerek, uzmanı olduğu İslam hukuku üzertinden Müslüman aile kavramı üzerine bir paylaşımda bulunuyor.

Gündemdeki kadın cinayetleri üzerine “ Kadının erkeğe düşman edilmeye çalışıldığını” söylüyor. Bu ülkede her konuda yerli yersiz herkesin düşünce beyan etmesi sorun olmazken, İslam Hukuku Profesörü’nün bu açıklamasına cevap Ak Parti grup başkanvekillerinden Av. Özlem Zengin hanımefendiden geliyor.

Şöyle diyor” Bu tür açıklamalar siyasetin yükünü artırıyor. Siyaset çok ağır bir iş. Bence herkes kendi işini yapmalı”.

Yani şunu demeye getiriyor. Ey imam efendi sen camide namazını kıldır, etliye sütlüye karışma, hele kadın konusunda hiç ahkam kesme.

Sanki Özlem hanım yetersiz kalmış gibi hemen bir başka mecranın temsilcisi bir kadın gazeteci Habertürk’ten Kübra Par olaya müdahil oluyor.  Ayasofya imamını hadsiz imam olarak niteleyip, birileri haddini bildirsin diye de ekliyor.

Sonra Mehmet Boynukalın’ın “İslam’da aile’yi yönetme yetkisi erkeğe verilmiştir” açıklaması farklı dünya görüşüne sahip kadınlardan ortak bir tepki görüyor. Tabii ki en sert tepki Allah’ın emridir diye başını örttüğünü öne süren türbanlı Ak Parti grup başkan vekilinden geliyor.

“Dini argümanların bu kadar sert şekilde ifade edilmesini doğru bulmadığını beyan ediyor hanımefendi. Hâlbuki azıcık düşünse bu konuda kimlerin kendisine destek verdiğine baksa, egosuna kapılmasa, bu konuda kendisine yöneltilen soruya   

“ Ayasofya imamı İslam hukuku konusunda ehildir. Benim o konuda söz söylemek haddime değildir, eğer bir sıkıntı varsa bu konuda diyanet işleri gerekli açıklamayı yapar” diye cevaplasa ne bulunduğu partisiyle, ne lideriyle, ne de kıyafeti nedeniyle temsil ettiği Müslüman kadınları üzmeyecekti.

Ancak bu asla böyle olmayacak. Nedeni ise 20. yy. ikinci yarısı ile başlayan kadınların hayatın her alanında yer alma çabalarının temsilcisi olan feminist anlayış gereği hangi sosyal çevreden olursa olsun kadınlar asla kazanımlarından ödün vermeyeceklerdir. Bu konuda atılacak her adımı yine her türlü sosyal çevreye mensup kadın birlikte göğüsleyecek gibi duruyor.

İşin özü kadınlarla ilgili mevcut durumu değiştirici yani onların toplumsal etkilerini azaltıcı her adıma ister İslami, ister seküler-laik, ister farklı cinsel tercihleri olan kadınlar, ister ateist fark etmez, birlikte karşı koyacaklardır.

Son olarak yaşanan Kübra Par, Özlem Zengin ittifakı da bunun açık bir ifadesidir sanırım.

Yani” Tavşan yamaca geçmiştir, ya da atı alan Üsküdar’ı geçmiştir”

Mevcut iktidar her şeyi mükemmel yapsa, ülkede hiçbir sıkıntı( terör, işsizlik, ekonomik sıkıntılar) kalmasa buna mukabil, 2002 yılında yenilen medeni kanunla erkeğin ailenin reisliği hakkını ortadan kaldıran hükmü yeniden ihya edilip yasaya girse bakın ne oluyor.

Müslüman’ım elhamdülillah diyen, namaz kılan, oruç tutan, Allahın emridir diye örtündüğünü iddia eden kadınlar bakın nasıl iktidar karşıtı oluveriyor.

Peki bütün bunlar niye oldu, biz İslam’ın en güzel yaşandığı ülke olma vasfımızı nasıl oldu da batılı değerlere bu kadar kolay yem ettik.

Suçlu kim? Siyaset kurumu ve elbette oy kaygısıyla ailenin önemini göz ardı eden erkek siyasetçiler.

Peki bu siyasi kadrolara gözü kapalı destek olan bizlerin hiç mi payı yok.

Bugün geldiğimiz nokta itibarıyla olayları analiz edip, doğru kararlar alma konusunda sıkıntılarımız var.

Mademki Kur’an ve sünnet üzerine tefekkür edip feraset sahibi insanlar olma konusunda zorlanıyoruz. O zaman Allahın açık ayetleri üzerine gözlerimizle gördüğümüz, ciğerlerimize çekerek yaşam aktivitesini devam ettirdiğimiz, kalbimizle hissettiğimiz olaylar üzerine yeni bir tefekkür cephesi, ya da tekniği geliştirmek ve kendimiz geliştirmek zorundayız.

Ancak o zaman her konuda daha doğru kararlar alabiliriz diye düşünüyorum.

Haftaya buradan devam etmek dileğiyle Allaha emanet olun.

Not:  18 Mart Çanakkale zaferi sene-i devriyesi münasebetiyle tüm şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum.