Ahmet Kutsi Tecer’in dizeleri darbımesel oldu adeta. Ne zaman “köy” desem benim aklıma o şiir gelir:

“Orda bir köy var uzakta

O köy bizim köyümüzdür

Gitmesek de gelmesek de

O köy bizim köyümüzdür”

Elimdeki kitap da bir köyle ilgili. İmranlı’ya bağlı Aydoğan Köyüyle. Kitabın adı “Anadolu’da Bin Yıllık Bir Köy ÖRENİK”

Yazarı Mehmet Aydın’ın ıslak imzasını taşıyan kitabı dostum Hacı Bayram Arslantaş verdi bana. Kendisine teşekkür ederim.

Mehmet Aydın yazmış kitabı. Ne güzel etmiş. Tam tamına 399 sayfalık kitap Aydoğan Köyü Derneği’nin katkılarıyla basılmış. Yayın yılı 2015. Mehmet Aydın, geniş kapsamlı çalışmasında Devlet Arşivleri ve kaynak eserleri incelemiş. Kaynak kişilerin anılarını paylaşmış. Örenik Köyü’nün kuruluş dönemine, geçmişine ve bugününe bakmış. Yakın tarihte köydeki yaşanmışlıklara ışık tutmuş. Örenik’in kültür değerlerini kayıt altına almış.

Mehmet Aydın kitabı yazma gerekçesini şöyle açıklıyor Sunuş'ta: ”Sivas ilinin uzak bir köyü olan Örenik’in tarihi hakkında bugün elimizde maalesef doyurucu bilgi, belge veya kaynak bir eser yoktur.

‘Geçmişi olmayanın geleceği de olmaz.’ özdeyişinden hareketle bugünkü neslin yüzlerce yıldır yaşam sürülen köyümüzün tarihini ayrıntılarıyla bilmek istediğinden eminim.

Bu düşünceden hareketle, Örenik’te doğmuş, 12 yaşına kadar orada yaşamış ve ilkokulu orada okumuş biri olarak hiç olmazsa köyümüzün yaşlı insanlarından yararlanarak derlediğim bilgiler başta olmak üzere ulaşabildiğim bilgi ve belgeler ışığında köyümüzün tarihi, kültürü, dünü ve bugününü bizden sonrakilere aktarmak istedim.”

Örenik ismi üzerinde duralım. Çünkü resmiyette Örenik yok, Aydoğan var. Bin yıllık bir mazisi olan Örenik Köyünün adı 1960’ta Aydoğan olarak değiştirilmiş. Halbuki belgelerde köyün adı Evranik, Ornik, Oranik ve Örenik diye geçiyor. Örenik de ‘eski küçük yerleşim yeri’ anlamına geliyor.Mehmet Aydın, köyün eskiden olduğu gibi yeniden Örenik adına kavuşmasını diliyor.

Örenik, daha önceleri Divriği’ye bağlıdır. 1996’da İmranlı’ya bağlanmıştır. Bunu da belirteyim.

Kitapta Divriği ve İmranlı ile ilgili de detaylı bilgilere yer verilmiş.

Kitapta işlenen bazı konu başlıklarını yazayım: Geçmişe Yolculuk,Çeteler Dönemi ve Örenik, Köye Gelen İlk Vali ve Kaymakam, Örenik Türküleri, Yaşanmış Bazı Felaketler ve Olaylar, Gelenek ve Görenekler, Örenik Yemekleri, İnanç Coğrafyası, Yatır ve Ziyaretler, Yöresel Çocuk Oyunları, Baş Ölmez Sistemi, Yöre Adları, Yöresel Terimer, Düğün Gelenekleri, Kaynakça…

Kitapta Örenikli Âşık İbrahim’e geniş yer ayrılmış. Âşık İbrahim, Kul Himmet Üstadım mahlasıyla ünlü bir ozanımızdır. Kul Himmet Üstadım’ın Örenikli olduğunu, Tokatlı Kul Himmet’le karıştırılmaması gerektiğini de belirteyim. Örenik türküleri kitapta derli toplu sıralanmış.

Mehmet Aydın, Ezeli mahlasıyla şiir yazan Hasan Yalıncaklı’ya geniş yer vermiş. Ayrıca kendisi de bir şair. Kul Mehmet mahlasını kullanıyor. Kendi şiirlerinden örnekler var kitapta. Âşık Sultan (Sultan Türkmen) de şiirleriyle Örenik kitabında bizlere sesleniyor. Örenikli şairlerden de tadımlık alıntılar var. Bu bölüm kitapta 51 sayfayı kaplamış. Aşk olsun!

Size bir şey söyleyeyim mi? Bu kitap oldukça geniş kapsamlı. İnanın ki iki, hatta üç kitap kapasitesinde. Emeğine sağlık Mehmet Aydın’ın. Ben de Oğulcuk Kültürü üzerine çalışıyorum. Örenik’ten yol ve yöntem bazında istifade ettim. Kim bilir, bir gün ben de Oğulcuk Kültürü'nü kitaplaştırırım belki.

Kitapta yer alan “Köye İlk Gelen Vali” anlatısıyla noktayı koyuyorum.

Örenik’e 1929’da Sivas Valisi Süleyman Sami Kepenek gelmiş. Köye gelen ilk vali. Olayı Halil Bozkurt şöyle anlatıyor:

“Köye bazı konukların geldiğini duymuştuk. Dedem yığının gölgesinde yatıyordu. Muhtarımız Süleyman Ağa ile bir küme insan okul dediğimiz samanlığa giriyordu.

-Dede, adamlar geldiler, dedim. Dedem kalktı ve adamları beklemeye başladı. Döğeni ben sürüyordum. Öküzler yavaşlayınca mastamla modulladım. Bu sırada geri döndüğümde güzel giyimli tombul bir adamla karşılaştım, gülümsüyordu. Etrafındakiler de bize bakıyordu. Döğeni eğledik. Karşımdaki kişinin vali olduğunu daha sonra öğrendim. Muhtar bana:

-Beyefendiye bir nutuk söyle, dedi. Nutuk dediği şiirdi. Öğretmenimizin gelen konuklar için öğrettiği bir şiir biliyordum. Onu okudum. Vali bey hem şaştı, hem beğendi. Pınarın başında oynayan çocukları yanına çağırdı:

-Askere gidince ne yapacaksınız? dedi.

Hemen Aşurgilin Keş Memet 'Bize verilen her işi yapacağız' anlamında:

-Hela temizleyeceğiz, dedi.

Herkes güldü. Vali bey de beni kastederek:

-Şoo harmandaki çocuk büyüyünce büyük bir adam olacak, dedi. Muhtar ve köylülerimiz hep bir ağızdan:

-Sayenizde paşam, dediler.”