Değerli okuyucularım;

   Üç aylardan olan Şaban Ayı’nın on beşinci gecesi Beraat Kandilidir. Beraat Gecesi, Yüce Allah’ın kullarına lütfettiği en büyük nimetlerden biri olan zaman dilimidir. İnsan hayatını bütünüyle kuşatan bir imkân ve fırsat alanıdır.

   Bu sebeple, her ânı kıymetli ve değerlendirilmeye layık eşsiz bir sermayedir. Vaktinin kıymetini bilip onu boşa harcamayanlar, hayatının her safhasında Allah’ın rızasını gözetip Resûlüllah’ın rehberliğine tabi olanlar, Rabbimizin ikramına mazhar olacaktır. Zamanı boşa geçirmek ise bir insan için en büyük ziyan, en büyük hüsrandır.

   Berât, ümidi, sevinci, bağışlanmayı içinde barındıran bir kelimedir. Bir müjde gibi, günahlardan kurtulmak, temize çıkmaktır. Yüce allah’ın affı ve mağfireti ve bağışlaması ile günahların ağır yükünden kurtulmaktır.

  Yılın hangi ayı, hangi günü ve hangi saati olursa olsun kulluk bilinciyle geçirilen her ânımız değerlidir. Fakat bazı vakitler vardır ki ilahî lütuf zamanları olarak bahşedilmiş, duaların kabulüne ve günahların affına vesile kılınmıştır. Bu zaman dilimleri Allah’ın insanlara olan sonsuz rahmetinin bir eseridir. İşte böylesine kıymetli zamanlardan biri de  Şaban ayı’nın on beşinci gecesi idrak edeceğimiz Berât gecesidir.

     Mübarek Üç aylar, bizi hem ruhen hem bedenen Ramazan’a hazırlamaktadır. Bu ayların başı olan Recep ayı, Regâib ve Miraç geceleriyle bereketlenir. Ortası olan Şâban ayı ise Berât gecesiyle af ve mağfirete açılır. Allah Resûlü (s.a.v) Berât gecesinde yapılacak ibadetin, dua ve niyazın affedilmemize vesile olacağını bizlere şöyle müjdelemiştir: “Şâban ayının on beşinci gününü oruçlu geçirin. Gecesinde ise ibadete kalkın. Çünkü o gece güneş batınca, fecir doğuncaya kadar Yüce Allah(c.c): ‘Bağışlanma dileyen yok mu, onu bağışlayayım! Rızık isteyen yok mu, ona rızık vereyim! Musibete uğrayan yok mu, ona afiyet vereyim...’[1] Buyurur.

     Berât gecesi, kalbimizin en derin yerinden Rahmân’a doğru bir yol açma vaktidir. Berât gecesi, tövbe etmenin, Rabbimize yönelip rahmet ve mağfiret dilemenin tam vaktidir. Bu mübarek geceyi değerlendirmenin en temel şartı; hayatın karmaşasından, meşguliyetten biraz olsun kendimizi kurtarıp kulluğumuzu sorgulamaktır, nefs muhasebesi yapmaktır.. Ne ile meşgulüm? Hangi uğurda yaşıyorum? niyetlerim ve amellerim beni nereye götürüyor diye kendimize sormaktır. İç dünyamıza dönmek, geçmişimizin muhasebesini yapmak, tefekkür etmektir. Rabbimize itaatkâr bir kul ve iyi bir insan olmaya söz vermektir. Nefsimizin esaretinden kurtulmak, hata ve günahlarımızdan pişmanlık duymaktır. İşte o zaman bu gece bizim için gerçek manada bir fırsata dönüşecek ve kurtuluş beratımız olacaktır.

   Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah; Peygamberimize hitaben şöyle buyurmaktadır: “Ayetlerimize inananlar sana geldiğinde onlara de ki: ‘Selam size! Rabbiniz merhamet etmeyi bir lütuf olarak kendine yazdı. Gerçek şu ki, sizden kim bilmeyerek bir kötülük yapar da ardından tövbe edip kendisini düzeltirse, bilsin ki Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.’”[2]

   Ebedi hayatta kurtuluş beratını alabilmek için bu gecenin feyzinden ve bereketinden istifade etmeliyiz.. Her nefes alıp verişimizde Allah’ın rızasını gözetmeliyiz. Ömrümüzü Kur’an ve sünnet ölçüsüne göre şekillendirmeliyiz. Unutmayalım ki, kulluk şuuruyla geçirilmeyen her ânımız bize zarar ve ziyan olarak geri dönecektir.

     Bu vesileyle okuyucularımın ve tüm İslam aleminin Berât Kandilini tebrik ediyor, bu mübarek gecenin aziz milletimize, İslam âlemine ve bütün insanlığa hayırlar getirmesini, barış ve huzur getirmesini Cenâb-ı Allah’tan niyaz ediyorum.