Türk edebiyatında ilk realist roman olan Araba Sevdası II. Tanzimat Dönemi sanatçılarından Recaizade Mahmut EKREM tarafından kaleme alınmıştır. Romanın özeti kısaca şöyledir:

Nazlı büyütülmüş, üstünkörü bir öğrenim gören Bihruz Bey, bir vezir oğludur, yani paşazadedir. Babası ölünce Bihruz ile cahil ve saf annesine büyük bir miras kalır. Yaklaşık yirmi dört yaşlarında olan Bihruz Bey, hazır parasını hiç bitmeyecekmiş gibi gelişigüzel harcamalara başlar. Kendisini o dönemin eğlencelerine ve gezmelerine kaptırır gider…

Alafranga giyinmek, yerli yersiz Fransızca konuşmak, lüks faytonunda tur atıp caka satmak başlıca meraklarındandır. Günlerden bir gün İstanbul’un o zamanki mesire yerlerinden olan Çamlıca bahçesinde genç, güzel ve zarif bir kadın görür. Onu zihninde kibar bir aile hanımefendisi olarak tahayyül eder. Bir daha göremeyeceği Periveş adındaki bu kızın sevdasıyla yanıp tutuşur.

Bu arada müsrif harcamalarıyla serveti tükenedursun, dalkavuk ve yalancı arkadaşı Keşfi Bey, Bihruz’a bir ara Periveş’in öldüğünü söyleyerek kandırır. Bu şok haber karşısında perişan olan Bihruz Bey,en azından dünya gözüyle göremediğim sevdamın mezarını göreyim, der ve yerini bulmaya çalışır…

Aradan aylar geçer ve günlerden bir gün Bihruz Bey alışılmışın dışında farklı bir eğlence mekanında gezinir ve sevdalısı olduğu Periveş’e benzeyen bir kıza rastlar, günlerden ramazan akşamı, Şehzadebaşı’nda. Onu Periveş’in kardeşi zannederek kadından kız kardeşinin mezarının yerini sorar.

Bihruz Bey’in ahmaklığını anlayan Periveş, ona aradığı kadının kendisi olduğunu söyler. Bu durum karşısında başından aşağı kaynar su dökülmüş gibi hisseden Bihruz Bey, hayalinde yücelttiği sevgilisinin aslında kendisinin tasavvur ettiği gibi bir insan olmadığını anlar ve pişman olur lakin son pişmanlık faydavermeyecektir…