İki hafta önceki yazıyı “Madem ki Kur’an ve sünnet üzerine tefekkür edip feraset sahibi insanlar olma konusunda zorlanıyoruz. O zaman Allahın açık ayetleri üzerine gözlerimizle gördüğümüz, ciğerlerimize çekerek yaşam aktivitesini devam ettirdiğimiz, kalbimizle hissettiğimiz olaylar üzerine yeni bir tefekkür cephesi, ya da tekniği geliştirmek zorundayız.
Ancak o zaman her konuda daha doğru kararlar alabiliriz diye düşünüyorum.” Diye noktalamıştık.
Genel sağlığı ilgilendirdiğinden geçen hafta devam edememiştik. Şimdi kaldığımız yerden devam edelim istiyorum.
Çoğu Müslüman Allah(c.c) ın ayetlerini Kur’an la sınırlı sanır. Kur’an ve önceki kitaplardaki ayetler Allah’ın insanı yaratırken onun yaşam serüvenini de belli bir nizama sokma amacıyla yazılmış ve Lehv-i Mahfuz da bulunan, muhkem ve müteşabih olarak nitelenen ayetlerdir.
Cenabı Mevla muhkem ayetlerle yani hüküm ihtiva eden ayetlerle kendisine iman etmiş insanların gözünü ve gönlünü aydınlatmak, onları halis kul olmak suretiyle cennetine koymak ister.
Müteşabih ayetler de ise Rabbimiz bir çok sırrı gizlemiş, bu ayetlerin Kur’an da bulunmasının sebepleri hususunda ise Müslümanlar konuyu” Hikmetinden sual olunmaz” düsturu ile açıklamışlardır.
Gelelim rabbimizin her gün karşı karşıya kaldığımız, gördüğümüz, hissettiğimiz, dokunduğumuz ayetlerine.
Ne yazık ki günümüz Müslümanları okuma ve düşünme konusunda sıkıntı yaşıyorlar. Hele ki birçok bilgiye bir tıkla ulaşıldığı günümüzde kalın kalın kitaplardan sayfalar dolusu okuyup, onun üzerine düşünüp Allah’ın insanlardan muradının ne olduğunu anlamaya çalışmak bayağı bir meşakkatli iş olarak görülüyor.
Biz de buradan yola çıkarak madem ki durum böyle insanlara farkında olmadan her gün tükettikleri zamanın, her gün doğan ve batan güneşin, baharda çiçek açıp, yazın meyve verip, sonbaharda sararıp solan her türlü nebatatın Allahın bir yönüyle müteşabih ancak akıl sahipleri için açık ve sarih ayetleri olduğunu belirtmek zorundayız.
Örnek: Dünya bir saatte 1670 km hızla kendi ekseni etrafında dönmekte ancak bizler bunu zerre kadar hissetmiyoruz. Dünya kendi ekseni etrafında dönerken aynı anda 107 bin km hızla güneşin etrafında dönmekte.
Gözle görülmeyen, elle tutulmayan ancak bir hacmi ve ağırlığı olan, birkaç dakika alamadığımızda ölümle sonuçlanan  Allah’ın en büyük ayetlerinden bir ayet olan hava’ya ne demeli.
Ya mevsimlerin hiç şaşmayan nizamına ne demeli. Dünya belli bir nizamda yani eğimde güneşin etrafında dönmese hiç bu mevsimler olur mu?
 Ya su konusu: Bir müddet susuz kaldığımızda dilimiz damağımız kurur. Yeterli miktarda düzenli olarak su içmediğimizde böbreklerimizde hemen sıkıntı yaşamaya başlarız. 
Ya göz’e ne demeli: Bir an gözleriniz kapatın ve bir daha göremeyeceğinizi düşünün. 
Kulak: Çok yüksek ya da çok zayıf sesleri anlamaz. Belli frekans aralığında ki sesleri algılar.  Orta kulakta kristaller şeklinde yapılardan bahseder KBB uzmanları. Bu kristaller çeşitli nedenlerle olması gereken durumdan uzaklaşırlar. Bunun sonucu olarak insan denge kaybına uğrar. Doktor uygun ilaçlarla bu kristallerin tekrar normal haline dönmesini sağlar ve insan da böylece denge kaybından kurtulmuş olur.
Erkeğin bir spermi ile kadının bir yumurtası birleştirip  anne rahminde yeni bir insan meydana getirir rabbim. Ancak toprağa ekilen bir buğday tanesinden yedi başak, her başakta ise yüz dane olduğunu cenabı Mevla Bakara 261. Ayette bildiriyor.
Bugünlerde birçok üründe siyah zeminli barkotlar görüyoruz. Bu o ürüne mahsus ve tektir. Tıpkı insanlık tarihinden bu yana her insanın parmak izinin kişiye özel yani tek olduğu gibi.
Rabbimizin yukarıda zikrettiğim açık ayetlerini saymakla bitiremeyiz. Yaklaşan Ramazan ayını da fırsat bilip, bu ve benzeri konularda düşünüp Allah’ın yüce varlığını daha bir anlamaya çalışıp, ona göre kendimize yeniden bir çeki düzen vermemiz gerekir diye düşünmekteyim.
Gününüz ve ömrünüz mübarek olsun. Allah bizleri akledip, ona göre amel eden salih kullar zümresine ilhak etsin.
Kalın sağlıcakla