Merhaba değerli dostlar.

Yıllar  yılları kovalıyor. Teknolojide hayatımıza giren her yenilik toplumsal hayatımızda yeni savrulmalara neden oluyor. Korumasız ve korunaksız bir vaziyetteyiz.

Bundan yaklaşık yüz yıl önce koca çınarı kestik ve yerine bu topraklara ait olmayan yeni bir fidan diktik. Birinci dünya harbi bu topraklar ve dünya yüzündeki Müslümanların başsız kalmalarına,  dağınık ve perişan bir hale gelmelerine sebep oldu.

Yirminci yüzyıl Anadolu insanı için korku ve hüzün dolu yıllara sahne oldu. Bin yıl önce İslam’la şereflenen Türkler, bin yıl sonra kendi elleriyle büyüttükleri koca çınarı kestiler. İlk anayasasında devletin dini İslam’dır ibaresi kısa süre sonra bir oldubittiyle kaldırıldı. Okumuş aydın kesiminin çoğunu Filistin, Çanakkale, Sarıkamış ve son olarak ta bağımsızlık mücadelesinde kaybeden millet, yorgun ve üzgün bir şekilde kabuğuna çekildi.

Yeni devleti kuranlar yılgın ve yorgun milleti birde istiklal mahkemeleri ile korkuttular. Devlet bir avuç batı yanlısı aydın geçinen kimsenin eline geçmişti.

Hiç çekinmeden ezan Türkçe okunmaya başlandı ve tam on sekiz yıl sürdü. Kimsenin gıkı çıkmadı. Çıkan birkaç cılız seste susturuldu.

Güya devlet Laik’ti ve din ve devlet işleri birbirinden ayrılmıştı ancak iş hiçte öyle olmadı. Aslında geçte olsa anlaşılan suydu. Aslında devletinin bir dini vardı ve bu yeni din Laiklikti.

Şimdi bu izahatlar ve sonunda geldiğim noktanın sebebi nedir sizlerle onu paylaşayım.

Devlet güya dine mesafeli duracaktı ancak gelinen nokta itibarıyla hiçte öyle olmadı. Anayasa ve kanunlar laiklere her alanda kolaylık tanırken Müslümanları ise sürekli bir cendere içerisinde tutup, kendi istedikleri şekilde ve oranda bir dini yaşamalarını zorladı durdu.

İbadetten tutun da toplumsal hayatın her alanında gerek eğitim yoluyla gerek diyanet işleri başkanlığı yoluyla batı türü bir yaşam tarzını Müslüman Türk toplumuna bazen iyi niyetli yaklaşımlarla bazen zorla ( tek parti dönemi ve  darbeler sonrası ) benimsetme çabasına hiç ara vermediler.

1960-1970 yıllarda dünya ile beraber ülkemizde de görülen gençlik hareketleri yaşanan acı günlerin sonunda meyvesini veremeden 1980 darbesiyle bir kez daha ezilince, ortam bu defa da neo liberal Amerikan anlayışa bırakıldı. 1980 lerden itibaren dünya da esen bu yeni rüzgar toplumun tüm değerlerini kökünden sarstı.

Malum son yılların en popüler konusu kadına şiddet ve kadın cinayetleri. Görünen ya da görmemizi istedikleri manzara bu olmasına rağmen biraz dikkatli bakanlar olayın vahametinin bundan çok daha ileri olduğunu kolayca anlayabileceklerdir.

Hayat bir koşturmaca ile gelip geçiyor. Bu hengame içerisinde bizden görmemizi istediklerini değil de asıl gerçekleri görmeye çalışmamız gerekiyor. Çok uzaklara gitmeye gerek yok. Herkes uzaklara diktiği gözünü yakınına yani ailesine çevirse, evlatlarıyla yaşadığı çatışmaları, gelin kaynana ilişkilerinin neredeyse bittiğini, anne babaların kaderlerine terk edildiğini, akrabaların artık bayramlarda bile hatırlanmaz olduğunu, yani aslında Müslüman Türk ailesinin yerinde yeller estiğini görebilecektir.

 Haftaya kaldığımız yerden devam etmek dileğiyle Allaha emanet olun.