Ahmak kelimesi, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun; "Avrupa’ya giderek Türkiye’yi şikâyet eden ahmağa söylüyorum." sözlerinin ardından gündeme yeniden gelmişti.

Tartışma yaratan bu cümlelerin ardından "Ahmak" kelimesinin anlamı ve hakaret kabul edilip edilmediği merak konusu olmuştu.

Aynı zamanda "budala" ve "bön" anlamlarına gelen "ahmak" kelimesinin TDK sözlük anlamı aynen şu şekilde yazılmış; "Aklını gereği gibi kullanamayan, bön, budala, aptal."

Sizin anlayacağınız ‘aptal’ anlamında kullanılan bu kelime, aklı olup da aklını kullanmayana veya kullanamayana deniyormuş. Özetle ahmak, aklı az, görüşü kısa, basiretsiz, kötü huylu kişiler için kullanılıyormuş.

Böyle bir girişten sonra şimdi Hz. İsa’nın başından geçen ve Mesnevi’de de yer alın bir hikâyeyi sizinle paylaşıp, ardından meramımı anlatmak istiyorum.

HZ. İSA DAĞLARA KAÇMIŞ

Meryem oğlu İsa, sanki kendisini bir aslan kovalıyormuş gibi bir dağa kaçıyordu. Birisi ardından koşarak: “Hayrola! Peşinde kimse yok, neden böyle kuş gibi kaçıyorsun?”

İsa, öyle hızlı koşmaktaymış ki, acelesinden cevap bile vermemiş.

Adam, bir müddet İsa’nın peşinden koşmuş, ardından bağırmış: “Allah rızası için bir an olsun dur! Neden kaçıyorsun? Merak ettim. Ardında ne aslan var ne de düşman. Ne bir şeyden korkmana lüzum var ne bir şeyden ürkmene sebep. O tarafa doğru neden koşuyor, kimden kaçıyorsun a kerem sahibi?”

İsa Peygamber: “Bir ahmaktan kaçıyorum. Yürü, benim yolumu kesme, kendimi kurtarayım.

Adam: “Körün gözünü açan, sağırın kulağını açan Mesih sen değil misin?...Alemde bu kadar mucizelerin varken, senin kullarından olmayan kimdir?”

İsa(as): “Teni eşsiz örneksiz yaratan, canı ezelden halk eden, Allah’ın tertemiz zatına ant olsun.

Onun ismi azamı ile köre okudum, gözleri açıldı, sağıra okudum, kulakları duydu. Taş gibi dağa okudum, yarıldı, göbeğine kadar hırkasını yırttı. Ölüye okudum dirildi. Hiçbir şey olmayan, vücudu bulunmayan şeye okudum, meydana geldi, bir şeyler oldu. Fakat ahmağın gönlüne yüz binlerce kere okudum, fayda vermedi!”

SÖZ TESİR ETMEZMİŞ

Adam, Hz. İsa’ya bir soru daha yöneltmiş: “Allah adının köre, sağıra, ölüye tesir edip de ahmağa tesir etmemesinin hikmeti ne ola ki?

El cevap: “Ahmaklık, Allah kahrıdır. O öyle bir illettir ki hem kendisine hem de konuşana zarar verir. Sen onlardan kaç!”

Hikâye sürüp gidiyor, Mevlâna hikâyenin sonunda buyurmuş ki; “Hz. İsa aslında korkmamıştır, konunun öneminden dolayı bize ders vermek istemiştir” Eyvallah!

Hikâyenin içerisinde bir örnekleme daha yapan o aziz insan; “Ahmak insan dünya malını kendisinin zanneder ve üzerine titrer. Yani uykuda iken kendisini mal sahibi zanneder. Hatta hırsız çalacak diye korkar. Fakat kulağı çekildi mi, kendi korkusuyla kendisi ile alay eder. Bu cihanın aklına, bu alemin bilgisine sahip olan alimlerin korkusu da buna benzer. Her biri kendisinde bilgi var zannına kapılır…

Bu hikâyenin sonunda, çıplak bir insandan da bahsedilir, o da çıplak olmasına rağmen, bir gün hırsızlar gelir, üzerimdeki eteği çalarlar diye telaş edermiş. Yani çıplak insanın elbisesi yok ki çalınsın değil mi?

Değerli dostlar şunu söylemek istiyorum, yalan dünya için insanlığın birbirleriyle savaşı, aldatması, kahrı, sitemi, iftiraları karşısında insan şaşırıyor. Şu ülkenin gündemini bir gün not alın, alt alta yazın, sonra da bir değerlendirme yapın.

Hani bizde bir söz vardır: “Ahmak çabalar iş olacağına varır!” diye.  Kim söylemiş bilmiyorum ama ahmakça bir söze benziyor. Çaba ibadettir, sefer insana yakışır ama zafer Allah’ındır, biz böyle biliriz.

Konu anlaşıldı zannederim. İyi de aramızda bulunan bu ahmaklar yüzünden ne yapmalıyız? Hz. İsa dağlara kaçmış, biz nereye kaçalım?

Kalın sağlıcakla.