6-7 Ekim 2014 tarihinde Kobani olayları bahane edilerek Türkiye’nin doğu ve güneydoğu illerinin bazılarında protesto kisvesi altında devlete alenen başkaldırma teşebbüsünde bulunulmuştur. Kaostan beslenen terör örgütleri ile iç ve dış tetikçileri çoktan hendekleri kazmışlardı. Kobani olayları defterinin açılması yarım kalan hesabın görülmesi ile alakalıdır.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2014'teki "Kobani eylemleri" be ilişkin yürüttüğü soruşturma kapsamında aralarında HDP eski milletvekilleri, Merkez Yürütme Kurulu üyeleri ve belediye başkanlarının da bulunduğu toplam 82 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarıldı.

Gözaltı kararları gerekçesinde olaylar sırasında "37 nitelikli adam öldürme, 29 adam öldürmeye teşebbüs, 3 bin 777 mala zarar verme, 25 alıkoyma, 395 hırsızlık, 15 yağma, 308 iş yeri ve konut dokunulmazlığını ihlal, 13 Türk bayrağını yakma, 7 Atatürk'ü Koruma Kanunu'na muhalefet suçunun işlendiği, ayrıca 326 güvenlik görevlisi ile 435 vatandaşın yaralandığı" belirtildi.

Ocak 2014’te DAEŞ tarafından Türkiye sınırında bulunan Tel Abyad ve Cerablus’un ele geçirilmesinden sonra DAEŞ, Kobani (Ayn el-Arab) kentine yönelmiştir. Kobani, konum olarak, Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinin karşısında yer almaktadır. Yaklaşık 250 bin nüfusa sahip olan kent, boyunca artan DAEŞ tehdidi nedeniyle Türkiye’ye büyük bir göç hareketi yaşanmıştır. 22 Ekim 2014 itibariyle yaklaşık 200 bin kişi Türkiye’ye sığınmıştır.

Kobani’de büyük oranda Kürtlerin yaşaması nedeniyle Kobani’de yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin iç kamuoyunu ciddi etkilemiş, özellikle sınır bölgesi ve doğu kentlerinde DAEŞ’in kuşatmasına yönelik protesto gösterileri gerçekleştirilmiştir. Kobani’nin savunulması için Türkiye’den Suriye tarafına geçişler de olmuştur. Kobani’nin DAEŞ tarafından kuşatılması sürecinde bir diğer önemli gelişme, Türkiye’de Kobani olayları olarak adlandırılan gösterilerin başlamasıdır. Eylül’de artan kuşatma nedeniyle Kobani konusu Türkiye’de sürekli gündeme getirilmiştir. Özellikle PKK elebaşı Öcalan’ın Kobani’deki “insanlarımız sonuna kadar direnecektir” mesajı sonrasında, HDP tarafından, “Kobani’de yaşananlara karşı 7’den 70’e bütün halklarımızı sokağa, alan tutmaya ve harekete geçmeye çağırıyoruz” şeklindeki açıklaması ile birlikte kısa sürede, doğu illeri başta olmak üzere, çok sayıda kentte gösteriler düzenlenmiştir. Gösteriler şiddet olaylarına dönüşmüş, bu nedenle 50 insan hayatını kaybetmiş, çok sayıda kişi yaralanmış, birçok kamu binası, araç, işyeri, parti binası saldırıya uğramıştır. Olaylar sırasında özellikle doğu illerinde Hür Dava Partisi (Hüdapar) ile HDP üyeleri arasında çatışmalar yaşanmıştır. Olayların durdurulması amacıyla 6 ilde sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş, olayların üçüncü gününde HDP, şiddet eylemlerine yönelik tepkisini dile getirmiş, Öcalan’ın çağrısı sonrası olaylar durmuştur.

Kobani’de DAEŞ ile PYD/YPG arasında yaşanan çatışmalar, her ne kadar Türkiye’nin bir iç mesele konusu olmasa da yaşananlar konuyu hem iç hem de dış sorun haline getirmiştir. 200 binden fazla kişinin Kobani’den Türkiye’ye sığınmış olması, PKK tarafından olayın Türkiye’ye taşınmak istenmesi, HDP ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) gibi bazı partilerin söylemleri, olayın Türkiye’de ciddi yansımalarının olmasına neden olmuştur. Kobani olayları, Türkiye’nin Suriye’de yaşanan gelişmelerden ne kadar çabuk etkilendiğini göstermesi bakımından önemle üzerinde durulması gereken bir konu olmuştur.